7. Kulüp

654 26 14
                                    


ŞOK! ŞOK! ŞOK!
GALATASARAYIN JOKERİ BARIŞ ALPER YILMAZ İLE FENERBAHÇEİN STOPERİ SAMET AKAYDIN FLORYADA BİR OTOPARKTA KAVGA EDERKEN GÖRÜNTÜLENDİ

Ceren'in gösterdiği habere inanamıyordum. Bizim ajansın böyle bir haber yapmasına da ayrıca şaşırıyordum.

"Adamı manyak dövmüşsün, Barış," diye kıkırdıyordu Ceren, telefonundaki Samet'in son haline bakarak. Ceren, ayaklarını uzatmış, kanepede uzanıyordu. Ayaklarının ucunda Kerem oturuyordu ve hayal etmiyorsam ara sıra Ceren'in bacağını okşuyordu. Barış ve ben ise tekli koltukta sarmaşık bir şekilde oturuyorduk. Kucağında oturduğum söylenebilirdi. Barış, kafasını göğsüme koymuş ve belime sarılmıştı.

"Eh, elimizden geldiği kadar," diyordu Barış, kaşlarını kaldırıp sırıtarak. Yüz hatlarını fazla hareket ettirince burnu acıyordu tabii. Gözlerimi devirdim. "Bir adamı dövmek ne kadar kahramanlıksa artık," dedim. Bu sözlerim Barış'ı biraz kızdırmış olmalı ki kollarını belimden çekti ve kalkmak için beni biraz koltuğun kenarına itti. Ayağa kalktığında lavaboya gideceğini söyledi ve salondan ayrıldı.

"Ay Bal, bazen gerçekten öküzsün," diye söylendi Ceren.

"Allah Allah, ne var be?" dedim, savunmaya geçerek.

"Çocuk bizim için mi dövdü sanki Samet'i? Senden belli ki bir teşekkür, bir destek işitiyor," diye açıkladı Kerem.

"Adam dövmesini övmemi istemiyorsunuz herhalde?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Kızım sen harbi malsın, başka bir şey demiyorum. Adam gitmiş kariyerini tehlikeye atarak başka bir meslektaşını dövmüş, üstelik ikisi de milli takım kadrosundayken. Sen burada doğruluk perisi oynuyorsun," diye Ceren kızıyordu bana.

Bu ikisi de tam bir duo oldular. Gözlerimi devirerek yerimden kalktım. Lavaboya doğru gitmek için koridora çıktığımda Barış mutfağın balkonunda dikildiğini gördüm. Yanına gittim ve arkasından kollarımı ona doladım. Bana doğru dönerek o da ellerini belime bağladı.

"Neden gelmiyorsun içeriye?" diye sordum sessizliği bozarak. Cevap vermeden sadece omzunu silkti.

"Anlamıyorum Bal," dedi yüzünde hafif bir kızgınlıkla. "Ben seni korumaya çalışıyorum, seni böyle pislik insanlardan uzak tutmaya çalışıyorum. Dövmem ya da dövmemem ne fark eder? Ama sen, senin için yaptıklarımı görmüyor gibisin."

Durmadan devam etti: "Sevgiliyiz ya da değiliz, zor durumdayken 'Barış var', ama o zorluk atlatılınca 'Barış yok' gibi bir moddasın."

Barış'ın bu sözleri beni şaşırtmıştı. İçimde bir suçluluk dalgası yükseldi. Kendimi onun yerine koyduğumda, gerçekten de ne kadar zor bir durumda olduğunu anladım. Elleri hala belimdeydi ve yüzündeki ifadeyi okumaya çalıştım. Üzgün ama aynı zamanda hayal kırıklığına uğramış gibiydi.

"Barış, seni anlıyorum," dedim yavaşça. "Sadece, böyle şeylerin seni belaya sokmasını istemiyorum. Seni kaybetmekten korkuyorum."

Barış derin bir nefes aldı. "Ben de seni kaybetmekten korkuyorum, Bal. Ama seni korumak için her şeyi yaparım. Bu da benim yöntemim."

Bir an sessizce birbirimize sarıldık. Barış'ın bana olan sevgisini ve koruma içgüdüsünü anlıyor, onun da benim gibi hassas olduğunu biliyordum.

"Özür dilerim böyle davrandığım için," dedim derince gözlerine bakarak.

"Öpersen affederim," dedi alaylı bir tonla. Bir şey demeden yanağından öptüm.

"Ohoo, ilkokul sevgilisiyiz herhalde," diyordu, yanağını öpmemden tatmin olmamıştı. Bir tane de öpücük dudaklarına bıraktım.

Barış, anında öpücüğe karşılık verdi, dudaklarını benimkilerle buluşturdu. Öpüşmemiz giderek hırçınlaştı. Barış'ın elleri belimden kalçama doğru kayarken, benim ellerim boynuna dolandı. Kalbim hızla atıyordu, Barış'ın yakınlığı ve öpücüklerimizdeki yoğunluk beni adeta sarhoş etmişti. Barış, beni biraz daha kendine çekti, bedenlerimiz tamamen birbirine yaslanmış haldeydi.

Media Duties +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin