10. Adana

562 20 18
                                    

ÇOK GÜZEL BİR BÖLÜM UMARIM ÇOK KARMAŞIK DRĞİLDİR!!! LÜTFEN BOL BOL YORUM BIRAKIN 🖤

//////////////////////////////////////////

Annemi havaalanına bıraktıktan sonra, Barış'la arabada eve dönüyorduk. Gözlerimden süzülen yaşlar, annemin yokluğunu hissettiriyordu ve içimi bir boşluk kaplıyordu. Barış, elimi nazikçe tutarak, "Aşkım, tamam ağlama. Bak, söz veriyorum Euro2024 falan bittikten sonra beraber İzmir'e annenin yanına gideceğiz," dedi, sesinde samimi bir teselli arayışı vardı.

"Ama sezon bitse bile daha sonra da Avrupa kupası var," dedim, göz yaşlarımı silerken, camdan dışarı bakarak şehir ışıklarının geçtiğimiz hızla kaydığını izledim. Rüzgar, camdan hafif bir melodi gibi ses çıkarıyordu.

Barış, elimi öptü, gözleri benimkileri arayarak, "Ah be bebeğim, istediğin zaman gideriz. Yeter ki sen ağlama, ben sana kıyamıyorum," dedi.

Başımı salladım, gözlerim hâlâ ağlamalıydı. "Evde sarılarak Gilmore Girls izlesek olur mu?" diye sordum. Barış kafasını sallayarak, "Tabii aşkım, izleriz. Ama akşama doğru antrenmana gitmem lazım, biliyorsun. Yakında deplasman var."

"Biliyorum aşkım," dedim, onun yüzündeki rahatlamayı hissederek. Radyodan gelen şarkılar haricinde içimizde bir sessizlik vardı. Barış'ın telefonunun ekranı bir an parladı ve kayıtlı olmayan bir numaradan bir mesaj geldi. Gözlerim mesajlara yöneldi, Barış'a bakarak tepkisini merak ettim.

"Bakmayacak mısın?" diye sordum, içimdeki huzursuzluk kıpır kıpırdı.

"Yoo, bakmayacağım," dedi kısaca, gözleri yola kitlenmiş halde.

"Anladım," dedim, içimdeki huzursuzluk bir bulut gibi üstümde durdu ama daha fazla üstünde durmak istemiyordum. Barış arabayı sitenin otoparkına park ederken, ben de yukarı odasına çıkıp üzerime rahat bir şeyler giymek için hazırlanmaya başladım.

Barış'ın odasına geçtiğimde, dolapta kendime ait bir çekmece vardı, burda o kadar kalıyordum ki artık bir kaç parça eşyam vardı. Çekmeceden saten kısa pijama takımını çıkardım. Belki de bu, Barış'a küçük bir eziyet yapmanın yoluydu. Onunla uğraşmak, her zamanki gibi hoşuma gidiyordu.

Çekmeceyi kapatırken, bordo-mavi bir iç çamaşırı seti gözlerime çarptı. Elime aldım ve bunun benim olmadığını fark ettim. Bu setin bedenimle alakası yoktu; jartiyer, belimin çeyreğini bile sarmayacak kadar küçüktü.

Şok içinde odada bulunan tekli koltuğa oturdum. Bu set kimin olabilir? Barış'ın ayak sesleri yaklaşıyordu ve odaya girdiğinde yüzünde bir gülümsemeyle bana yaklaştı. "Balım, bak sana—" cümlesini bitirmeden, sözünü kestim.

"Bu kimin Barış Alper?" diye sordum, gözlerim yaşla dolmuştu. Barış, kaşlarını çatarak, yüzünde hafif bir gülümsemeyle, "Balım, senindir. Benim olacak değil ya," dedi.

Seti yumruklayıp Barış'ın üzerine attım. "Barış Alper, beni çıldırtma. Sence bu benim olabilir mi?" dedim, sesim sinirli ve titrekti. Gözyaşlarım, yüzümden aşağı doğru akıyordu. Barış'ın yüzü bembeyaz olmuştu. "Cevap verecek misin?" diye bağırdım, kalbim deli gibi çarpıyordu. Aldatıyor olamaz, değil mi? Aldatmadı diyelim, eski sevgilisinin iç çamaşır setini neden hâlâ saklıyordu?

Barış'ın yüzü bembeyaz olmuştu, kelimeleri zorla çıkarıyordu. "Aşkım, bilmiyorum. Sana yemin ederim, bilmiyorum."

"Barış Alper, yalan söyleme! Bu iç çamaşır seti benim olamaz. Kim getirdi bunu buraya?" dedim, gözyaşlarımı daha fazla tutamayarak. Sinirle ayağa kalktım, kalbim deli gibi çarpıyordu.

Media Duties +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin