10

663 55 53
                                    

|

Göz kapaklarımın kapanmak adına verdiği mücadeleyi cevapsız bırakarak direndim uykuma.
Esneyişim dudaklarımı germeme sebep olurken göğsüm derin soluklarımla inip kalkıyordu.

Yorgun bakışlarım aynı odayı paylaştığım Sebastian'a kayarken onun benim aksime oldukça dinç olduğunu fark etmiştim.
"Nasıl oluyor da ben yorgunluktan ölürken sen sapasağlam dikiliyorsun?"

Sarışın dostumun iğneleyici bakışları beni boydan boya taradığında gözlerimi devirdim.
Elindeki telefondan dinlediği müziğin sesini kıstı, ardından yayıldığım koltuğa gelerek yanıma oturdu.
"Sen kafayı yemişsin de ondan. Sabahtan beri Dusan'ın dediklerini düşünmemek için spor yapıp duruyorsun."
Sitemkâr sözlerine karşın tepkisiz kaldım çünkü haklıydı.

Elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemiyor, heyecandan ortalıkta dört dönüyordum.
Sonunda hislerimin karşılıksız olmadığını öğrenmiş, rüyalarıma konuk ettiğim esmer adamın da benden farksız olmadığını anlamıştım.

Onunla olan son derece heyecanlı konuşmamızdan sonra, soluğu nasıl Sebastian'ın yanından aldım hatırlamıyordum bile.
Hatrımda tek kalan; küt küt atan kalbimi sakinleştirmek adına göğsümde dinlenen elim, Sebastian'ın şaşırdığı her halinden belli olan sesi, birbirine karışmış kıvırcıklarım yüzünden az kalsın kapı eşiğinde yere düşüyor oluşumdu.

Dusan Tadic, beni yerle bir etmişti.
Soluğumu kesmiş, kalbimi onlarca duygunun insafına bırakarak acımasızca pençesine almıştı.

"Hâlâ rüya gibi geliyor, düşünsene hislerim karşılıksız değil.."

Sebastian gözlerini devirdi.
Omzunu koltuğa yaslayarak iyice yerleşti yerine.
"Seni kimse sevmedi mi Ferdi? Ne bu heyecan?"

"Salak çocuk, Dusan Tadic kimse mi?"

Birbirimizle anlaşma şeklimiz bu olduğundan yanımda oturan sarışın daha fazla sorgulamamış, elindeki telefona göz atmaya devam etmişti.

"Ryan da öğrendi haberin olsun."

Sebastian'ın sorunsuz bilgi ağı karşısında hayrete düşsem de onu yanıtsız bırakıp başımı salladım.
Konuşacak halim yoktu.

"Siz ikiniz nesiniz şimdi?" diye sordu Sebastian gözlerini telefonundan ayırmadan.
Yorgun vücudum sızlarken ellerimi karnımın üstünde birleştirmiş, sorusuna yanıt aramaya başlamıştım.

Biz şimdi neydik?

"Henüz belli değil."

Geçen birkaç saatin ardından, henüz soğumamış heyecanım biraz daha azalırken uyumak için fırsatım da olmuştu.
Sebastian benimle fazla ilgilenmeyerek sevgilisiyle konuşmuş, bense misafir odasındaki yatakta bedenimi dinlendirmiştim.

Ertesi gün telefonuma ondan gelen bildirimlerde uyandığımda, güne başlamak için en güzel yolun bu olduğunu düşünüyordum.

Benimle buluşmak istediğini, uygun olduğumda almaya geleceğini söylemişti fakat Sebastian'ın evinde olduğumdan kendim gelmem gerektiğini düşünerek konum istemiştim.

Gerçek heyecanın ne demek olduğunu şimdi anlıyordum.

Dün gece ağrıyan her bir kemiğinin sızısı sanki sihirli bir değnek değmiş gibi yok olurken, vücudum dinçleşmişti.
Arabayı sürerken direksiyonu tutan ellerimse gerginliğimden mütevellit nemleniyor, kayıyordu.

Buluşmamız adına önerdiği yer gözlerden uzak, pek kimsenin biliyor gibi durmadığı sahil kenarında bir oturma alanıydı.
Bu tenha mekanda birkaç kamelya, ufak bir balıkçı kulübesi ve tek tük sokak lambaları dışında dikkat çeken bir şey yoktu.

as you areHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin