8

81 10 13
                                    

Jisung'un sakinleşmesi biraz uzun sürmüştü.

Panik atağının geçmesi, yaşadığı duygu karmaşası ve korku yüzünden ağlamasının dinmesi ve baş ağrısına dayanamayıp uykuya dalması zor olmuştu.

Uyandığında Felix'in yanındaydı, saçlarında dolaşan parmakları ve sıcak tenini hissediyordu.

Yanağını yasladığı göğsüne iyice sindiğinde Felix onun saçlarını öptü.

"Günaydın prenses." Jisung mırıldandı.

"Lütfen bana hepsi bir kabustu de..."

"Üzgünüm, değildi. Ve bilmen gereken daha çok fazla şey var." Felix geri çekilip onun yüzünü kavradı. "Lee Know ile de tanışacaksın, hazır mısın?" Jisung hafifçe başını salladı.

"Lee Know kim?"

"Durumlar biraz karışık, kendine geldiğinde konuşacağız hepsini. Şimdi ben sana yemek getireyim, burada bekle beni." yanağını uzunca ve bastırarak öpen Felix yüzünden Jisung yüzünü buruşturup onun çıkmasını izledi.

İki yıldır Lee Know'un kim olduğunu sık sık düşünmüştü, Hyunjin'e sorduğunda Hyunjin cevap vermediği için de bunun bir gizem olarak kalacağına inanmıştı hep.

Şimdi Lee Know ile tanışacaktı.

Gerçi ilk karşılaşmaları pek hoş olmamıştı...

Minho'ya fazlasıyla benziyordu, kokusundan tutun burnunun ucundaki minik bene kadar her şeyleri aynıydı sanki.

Biraz daha olgun ve soluk duruyordu sadece.

Felix gelene kadar tek oturdu, sonra Felix gelip o yemek yiyene kadar yanında kaldı ve tekrar Jisung'u yalnız bıraktı.

Daha sonra Chan girdi odaya, Jisung'un kaşlarını çatmasına sebep oldu.

"Seni kaçırdığım için kızgın mısın bay koala?"

"Bu soruyu düşünmeyeceğim bile, neden buradasın?"

"Ağrıların için ilaç getirdim, sonra da yeterli beyin kapasiten olduğunu hissettiğimde seni Lee Know'a götüreceğim." Jisung onun uzattığı ilaçları aldığında Chan da elindeki su bardağıyla onun yanına oturdu.

Jisung ilaçları içerken gergin mi heyecanlı mı olduğundan emin değildi.

*~*

Getirildiği odanın kapısının açılmasını beklemek Jisung için işkenceydi.

Lee Know ile konuşmak, Minho ile ilişkilerini öğrenmek istiyordu.

Gerici bekleyişi sonunda kapı açıldığında ve Hyunjin girmesini işaret ettiğinde sona ermiş, Hyunjin'in yanından geçip içeri girmesinden önce kısa bir an sarılmışlardı.

İçeri girdiği an Jisung'un bakışları Lee Know'u buldu, ellerini dudaklarının önünde birleştirmiş bir halde masaya dalıp gitmişti.

"Otur hadi." Hyunjin onu omuzlarından tutup Lee Know'un önüne oturturken Jisung hala ona bakıyor, Minho'ya ne kadar benzediğini düşünüyordu.

Ve Minho'yu özlediği için yaşadığı kalp kırıklığını bastırmaya çalışıyordu çünkü ikisi ciddi anlamda benziyorlardı.

Jisung karşısına oturduktan bir süre sonra Lee Know hafifçe başını kaldırıp ona baktı, sessizliğini koruyarak Jisung'u izledi.

Sonra derin bir nefes alarak ellerini indirdi ve arkasına yaslanıp yerinde hafifçe sallanarak mırıldandı.

"Bağlanmış halin daha güzeldi." Jisung sessizliğini korudu, sadece onu izliyordu. "Sincaba benzemiyor mu?" Hyunjin kendisine yöneltilen soruyla derin bir nefes aldı.

people you know (minsung) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin