4

107 17 4
                                    

Evin misafir odasında oturup hiçbir şey yapmadan uzanan Jisung'un kendisinden bu kadar uzaklaşması Minho'nun canını yakıyordu.

Hyunjin'e karşı daha ılımlıydı, en azından konuşuyordu.

Derin bir nefes alıp alnını yasladığı kapıyı tıklattı ve yavaşça içeri girdi, Jisung bakışlarını duvardan çekip ona baksa da hareket etmemişti.

Küçüğünün yanına oturup bir süre sessizce elindeki kutuyu izledi, Jisung'un ilk adımı atmasını mı bekliyordu yoksa kelimelerini mi toparlamaya çalışıyordu emin değildi.

Sonra kısık, nazik bir sesle konuştu.

"Sana cheesecake aldım, belki mutlu olursun diye." Jisung onun uzattığı kutuyu alırken kısık sesle teşekkür etti. "Ve dizimizin yeni sezonu geldi, ben... Emin değilim, benimle izlemek istemiyorsan anlarım ama izlemek için seni bekledim. Eğer istersen... Birlikte salona geçelim mi? Bize mısır da patlattım, ve bir sürü abur cubur aldım. Biraz olsun gülümsediğini görmek istiyorum sadece." Jisung elindeki kutuya bakarken titrek bir nefes aldı.

O da istiyordu, eskiye dönmek ve kocasıyla tekrar birlikte olmak istiyordu.

Gözlerini kapatıp bir süre duraksaması üstüne Minho ayağa kalktı.

"Sorun değil, dinlen güzelce. Başka zaman da yapabiliriz." Minho'nun odadan çıkmasını izlerken tepki veremedi Jisung.

Minho ise odadan çıktıktan sonra kendisini koridorda bekleyen Hyunjin'e bakıp iç çekti.

"Onu böyle kaybetmek istemiyorum." Hyunjin onun omzunu hafifçe sıktı.

"İzin ver biraz toparlansın, iyi olacaksınız."

"Olmayacağız Hyunjin, biz iyi olmayacağız. Umarım Jisung olur ama." Minho adımlarını odasına çevirdiğinde Hyunjin derin bir nefes alıp sırtını duvara yasladı, sessizliğin hakim olduğu koridorda birdenbire Jisung'un odasının kapısı açılmıştı.

Jisung başını dışarı uzatıp da onu görünce yavaşça dışarı çıktı.

"Üzüldü, değil mi?" Hyunjin hafifçe başını salladı.

"Ondan bu şekilde uzaklaşman Minho'ya çok büyük bir haksızlık Ji, inan bana... Çok büyük bir haksızlık." Jisung cevap vermedi, adımlarını Minho'yla önceden kaldıkları odaya çevirdi.

Kapıyı açıp yavaşça içeri girdiğinde Minho telefonundan başını kaldırıp ona baktı, Jisung'u gördüğü gibi telefonunu kenara bırakıp doğrulmuştu.

Jisung elindeki kutuya bakıp derin bir nefes aldı ve yüksek tutmaya çalıştığı sesiyle konuştu.

"Tek başıma izlemek istemiyorum, ikimizin dizisi o. Bu yüzden... Benimle salona gelir misin?" Minho hızlıca ayağa kalktı.

"Hadi geçelim." Jisung ona zoraki gülümseyip odadan çıkarken Minho'nun gözlerindeki parıltıyı gördüğü için kendini kötü hissetmişti.

Salona girdiklerinde Minho'nun oturduğu koltuğa oturup yavaşça ona doğru kaydı ve çekinerek beline kollarını doladı, Minho da onun omzuna tek kolunu sarıp diziyi açtı ve Jisung'u iyice kendine çekip ona bir parça mısır uzattı.

Diziyi hep böyle izlerlerdi, Jisung ona sarılırken iki elini de kullandığını bahane ederek Minho'nun kendisine mısırları yedirmesini sağlardı.

Şimdi eski ilişkilerine dair bir şeyler hissetmek Jisung'a iyi gelmişti.

İzledikleri dizi sayesinde de yüzüne bir gülümseme yayılmıştı, ara sıra gülüyordu da.

Minho izlemekten çok ona odaklansa da Jisung ile aynı anda gülümsüyordu.

Hyunjin ise ikiliyi izlerken ne düşünmesi gerektiğini bilemiyordu.

*~*

Mutfakta bulduğu çikolatalardan biriyle tezgaha zıplamış halde onu kemirirken Jisung farkında olmadan ayaklarını sallıyordu, Minho mutfağa girdiğinde onu böyle bulmuştu.

Jisung'un çenesinin altını okşayıp kendine tabak çıkarırken Jisung'un hafif çekingen sesini duydu.

"Günün nasıl geçti?"

"İyiydi, sanırım. Sana gelirken çikolata getirecektim ama Hyunjin yolda yedi." Hyunjin mutfak kapısından Jisung'a dil uzatınca Jisung hafifçe gülümsedi. "Sen ne yaptın?"

"Hiçbir şey, Felix'le alış verişe çıktık."

"Bugün daha keyifli duruyorsun?" Jisung omuz silkti.

Felix ona biraz daha açılmaya çalışmasını söylemese büyük ihtimalle Minho yanına gelene kadar odasından çıkmazdı fakat Felix'in tavsiyelerine güveniyordu, Minho'yla ilgili atacağı adımları düzgün seçmesi gerekliydi ve bunun için de Minho'yla gördüğü geleceğe karar vermeliydi.

Minho yemeğin altını yakıp Jisung'un tam önünde durdu ve dikkatlice yüzünü inceledi, kocasını bir süre sonra kaybedeceğinin farkında olan bir parıltı vardı gözlerinde.

Yavaşça yüzünü boynuna gömüp oraya küçük bir öpücük bıraktığında Jisung tek kolunu ona sardı, Minho da bunun üstüne birkaç öpücük daha bıraktı oraya.

Sonra başını kaldırıp usulca dudaklarını dudaklarına bastırdı.

Jisung onun yumuşak öpüşüne karşılık verirken farkında olmadan ilk öpüştükleri zamanı düşündü, Minho'nun dudakları o zamanlar hep kupkuruydu ve Minho ona yeterince öpüşürlerse yumuşayacaklarını söylemişti.

Öyle de olmuştu cidden.

Zamanla Minho'nun dudakları fazlasıyla yumuşamışlardı, o an uzun zamandır öpmediği dudakları kupkuru olsa da öncesinde yumuşacıklardı.

Jisung bunu fark ettiği için istemsizce dilini onun dudaklarının üstünde dolaştırdığında Minho'nun parmakları sıkıca belini kavradı ve onu kendisine çekti.

Jisung bu dokunuşları özlemediğini söyleyemezdi, fakat özlediğini de.

Uzunca öpüşmelerinin sona ermesine sebep olan şey, Minho'nun elini Jisung'un tişörtünün içine sokması olmuştu.

Belinde hissettiği parmaklarla dudaklarını ayırdığında Minho alnını onun alnına yasladı, ikili bir süre öylece soluklandılar.

Hayır, Minho'yla öpüşmek ve temasını çıplak teninde hissetmek bile kendisini tedirgin ederken Jisung onunla devam edemezdi.

Tek kolunu sıkıca boynuna sardığı Minho ellerini tişörtünün içinden çekip yavaşça yüzünü kavradığında Jisung gözlerini kapattı.

"Ne karar vereceğin önemli değil, seni seviyorum Ji." Minho yavaşça onun dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı. "Ve bu, değişmesi çok zor olan bir şey." Jisung gözlerini geri açıp bir süre Minho'ya baktı.

"Ben de seni Min." Minho derin bir nefes alıp yavaşça geri çekildi.

"Yemek yiyeceğim, benimle oturmak ister misin?" Jisung da tezgahtan indi.

"Sanırım odaya dönüp kitap okuyacağım, sana afiyet olsun." Minho o çıkana kadar tabağını doldurdu, daha sonra dolu gözleriyle kapıya bakıp iç çekti.

Onu kaybetmeyi hiç istemiyordu, ama kaybedeceğini biliyordu.

Bu fikre alışmak zorundaydı.

people you know (minsung) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin