17

62 9 0
                                    

"Hazır mısın?" Jisung başını hafifçe sallarken korkudan sessizdi.

Sonunda dikişleri çıkartacakları gün gelmişti ve Hyunjin acımayacağını söylese de Jisung acıyacağından o kadar emindi ki Hyunjin onun ağlayacağına yemin edebilirdi.

Lee Know'un Jisung'a saldırdığı o günden beri Minho hiç gitmemişti, oldukça uzun süre de gitmeyi düşünmüyordu.

Jisung da bunun keyfini yeterince sürmüştü, Minho'yla birbirlerinden pek ayrılmıyorlardı.

Hyunjin onun müdahale edeceğini bildiğinden oldukça yavaş bir şekilde boynuna elindekilerle yaklaştı, Jisung tahmin ettiği gibi sertçe bileklerini kavramıştı.

"Yapmak istemiyorum." Hyunjin derin bir nefes aldı.

"Bekleyelim, tamam mı? Sen iyi hissedene kadar." Jisung yavaşça başını Hyunjin'in omzuna yasladı, Hyunjin de hala bileklerini sıkıca tuttuğu için sarılamadığı küçüğüne yanağını yasladı.

"Canım yanacak mı?"

"Sungie, birincisi zaten yansa bile zırlayacak kadar küçük değilsin. İkincisi de hayır, acımayacak. Hissetmeyeceksin bile." Jisung korkarak onun bileklerini bırakıp geri çekilince Hyunjin yine aynı yavaşlıkta onun boynuna yaklaştı, Jisung tekrar ellerini kaldırsa da kendisine izin verdiği için bu sefer kalan ipleri kesip çıkartabilmişti.

Jisung da bu süre boyu gözlerini kapatarak beklemişti.

Sonunda Hyunjin işini bitirip oraya bir bant taktı ve Jisung'un alnını uzunca öptü.

"Boynunu öpmesi için Minho'ya başvurmalısın."

"Yapmayacak mısın?"

"Siktir git istersen." Jisung onun çekmesiyle ayağa kalkıp Hyunjin'e teşekkür ederek içeri koştu, Minho'yu bulduğunda o ve Felix birlikte akşam yemeğini hazırlıyorlardı.

"Hyunjin boynumu öpmeni söyledi." Minho yanına koşan küçüğünün öylece durmasına izin vermeyip ona kısa bir sarılma verdi.

"Cesur sincabımın dikişleri çıktı mı?" Jisung başını salladı.

"Cesur mu? Ağladı resmen." Minho hafifçe gülüp Jisung'un saçlarını okşadı.

"Bebeğimin ağlama hakkı var." Jisung hemen ona sıkıca sarıldı.

"Var tabii." Minho sıkı sarılmasına karşılık verdiği küçüğünün saçlarını gizlice, sadece ondan gizlice, koklayıp yanağını hafifçe okşadı ve geri çekildi.

"İyi hissediyorsan Changbin'e baksana? Ateşi düşmüş mü diye."

"Hyung bebeklemek, en sevdiğim. Hemen!" Jisung zıplayarak odadan çıkıp üst kata koştu, Changbin'in odasını buldu ve çalma gereği hissetmeden içeri girip yatakta uyuyan büyüğüne yaklaştı.

Yanına oturup bir süre ateşini ölçmek için alnına elini koydu, sonra nazikçe alnını öpüp iyice üstünü örttü ve odadan çıkmak için ayağa kalktı.

"Dur orada minik sincap." Chan'ın sinir bozucu sesiyle arkasını dönüp ona baktı. "Sevgilimi öpüp öylece kaçamazsın."

"Sevgilinin de sevgilisini öpmüştüm ve öylece kaçabilmiştim." Chan iyice ona yaklaştı.

"Minho'ya söyledin mi?" Jisung iç çekip başıyla reddetti.

"Ne tepki verecek bilmiyorum, onu aldatmışım gibi hissediyorum."

"Ben de öyle hissediyorum, Minho'yu aldatmak istememiştim." Jisung hafifçe güldü. "Dikişin mi çıktı?"

"Evet bak, Hyunjinnie yaptı." Chan onun boynundaki bandaja bakıp boğacakmış gibi elini uzattığında Jisung onun eline vurdu. "Hey, travmalarım var benim!"

people you know (minsung) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin