12. S. G. Minho

51 15 22
                                    

Bir elim çenemde bir elim önümdeki mikserin üzerinde asık suratımla program saatimin gelmesini bekliyordum. Minho'larda kaldığımız gecenin üzerinden bir hafta geçmişti. O günden beri Minho ile hiç görüşmemiştik. Hatta bana bir tane mesaj bile atmamıştı. Hiçbir çaba göstermeden istediğim şeyi başarmıştım. Tabii istediğim şey buysa. Kendime itiraf etmeye bile sinir olsam da her gün Minho'nun bana mesaj atmasını beklemiştim. Beni bırakması için ona yapmadığım kalmamıştı. Fakat o gece ne sebep olmuştu da Minho benden bir anda vazgeçmişti anlayamıyordum. Radyonun kapısı çaldığında mutsuz yüzümü kapıya çevirdim. Soie kafasını küçük aralıktan uzatmış gülümseyerek bana bakıyordu.

"Müsait misin? Gelebilir miyim?"

"Gel tabii."

Soie'den önceden kısa da olsa bahsetmiştim. Bizim küçük ergenin kız arkadaşı aynı zamanda da birinci sınıf radyo sinema ve televizyon öğrencisiydi. Övünmek gibi olmasın bana hayrandır kendisi. Zaten Jeongin'le de benim sayemde tanıştılar. Genelde benim program yaptığım günler yanıma uğrar ve programı canlı bir şekilde izlerdi. Hatta elindeki küçük defterine aldığı notlar başta gülümsetse de artık alışmıştım.

"Nasılsın abi? Hoca dersimizi iptal etti ben de koşarak en sevdiğim radyo sunucumun yanına geldim."

Evet , evet.... Birileri beni baya seviyor. Benim derdim erkeklerle. Kadınlarla gayet nazik anlaşıyorum. Ryujin hariç de genelde beni seviyorlar. Ryujin benim için biraz farklı onunla birbirimize laf sokarak mutlu oluyoruz. Garip bir ilişki.

"Sevgilini görmektense benim yanıma gelmen gururumu okşadı ama unutma Soie ben daha kaslı ve... neyse işte erkeklerden hoşlanıyorum."

Yarı yolda terbiyesizliğimle yüzleşip lafı toparlamıştım. Soie de gülerek omzuma vurmuştu.

"Bilmem mi? Nerede yakışıklı erkek var gay."

"Bu söylediğin işime geldiğinden üzülemeyeceğim. Eee... nerede bizim küçük tilki."

"Evde uyuyordu en son. Gündüz kafeyi Changbin abi açmış, Jeongin de gece çalışacakmış."

"Anladım. Bana kaldın desene."

Soie ellerini çenesine dayayarak kocaman gülümsedi. Uzanıp kafasını okşadım. Benden sadece iki yaş küçük olmasına rağmen minik kız kardeşim gibi hissediyordum.

"Şey abi bir şey sorabilir miyim?"

Tabii ki anlamında hızlıca kafamı salladım.

"Şeyy... ben yanlış anlamışımdır belki ama biraz keyfin yok gibi geldi bana. Canını sıkan bir şey mi var?"

Soie genelde insanların duygularını anlamakta çok iyiydi ama aynı zamanda da tam bir şeytandı. Minho konusunu Jeongin'in ona anlattığına emindim. Bundan dolayı sırf ağzımdan laf almak için bu soruyu sormuş olması baya olası.

"Yani pek keyfim yok."

"Neden diye sorsam bana söyler misin?"

"Söylemem."

Anında yüzü asılmış, kollarını önünde bağlayarak önüne dönmüştü.

"Aman be sen de hemen surat asıyorsun."

"Ama abi böyle kapalı kutu olmaz ki. Biz burada ne güne duruyoruz. Bir tek Chan abiyle konuşuyorsun. O da bize hiçbir şey anlatmıyor."

"İyi tamam sana söyleyeceğim ama Jeongin'e anlatırsan senin o kahverengi saçlarını tek tek yolarım."

Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle parmaklarını söz işareti yapıp bana uzattı.

"Şimdi ne oldu biliyor musun? Dün yolda gidiyorum. Yağmur da yağıyordu tabii. Bütün salyangozlar parti vermek için piyasaya çıkmış. Ben de dalgın dalgın yürürken birini üzerine bastım. Soie görmeliydin cılkı çıktı resmen. Yani hayvancık o kadar kötü öldü ki. Kim bilir kimin sevgilisi, kimin çocuğuydu."

Çilekli Dudak Balmı / MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin