29. Bağlama Fikri Hoşuma Gitti

35 12 5
                                    

Kendimi odaya kilitlemedim. O kadar da ergen değilim ama bir on dakika yanıma kimse gelmemişti. Bunun sebebinin bizimkiler olduğuna fazlasıyla eminim çünkü ben sinirlendiğimde sakinleşene kadar yanıma yaklaşmamaları gerektiğini çok iyi biliyorlardı. Kapımın tıklatılmasıyla öfkeli yüzümü kapıya çevirdim. Gelebilecek iki kişi vardı. Biri Chan biri de annem. Aslında kavga ettiğim kişi Minho olmasaydı ilk seçeneğim o olurdu. Chan kapıyı aralayıp kafasını içeri uzattı.

"Gelebilir miyim?"

"Hayır dersem çıkacak mısın?"

"Çıkarsam Jimin anne gelecek. Sen bilirsin."

"Yok sen gel."

Chan arkasından kapıyı kapatıp naif bir tebessümle karşıma oturdu. Gerçekten Minho ile bile bu sakinliği yakalayamıyorduk. Fakat Chan benim öz abim gibi. Genetik olarak olmasa da abim işte. Kardeşler zaten iyi anlaşamaz.

"Ne oldu anlat bakalım. Minho da aşağıda surat asıyor."

"Kavga ettik işte. Belli değil mi?"

"Neden işte Jisung. Siz sürekli kavga ediyorsunuz ama o kavgaların sonunun nasıl bittiğini hepimiz biliyoruz. Bu başka sen kendini odaya kapattın diğeri de suratı bir karış oturuyor."

Kendimi geriye çekerek sırtımı yatak başlığına dayadım. Chan da ne yaptığımı anladığından aynı benim gibi yanıma gelip sırtını başlığa dayadı. Başımı omzuna koyup bir süre sessizce bekledim. Hyunjin şu halimizi görse şok geçirir ama dediğim gibi bizim ilişkimiz biraz özel ve farklı.

"Ona Felix'in gerçeği bilmeye hakkı olduğunu söyledim ve bana saçmaladığımı söyledi. Hatta baya ağır konuştu."

"Anladım. Tabii sen de kızdın ona."

"Kızdım tabii ki. Bana sen doğru musun ki, yaptığıma yanlış diyorsun, dedi."

"Ben seni tanıyorsam sen de ağır konuşmuşsundur. Jisung sen insanların üzerine çok gidiyorsun. Biz sana alışkınız ve Minho gibi kırılgan ve duygusal bir bağ beslemiyoruz. Minho'ya bize davrandığın gibi davranamazsın."

"Size davrandığım gibi davranmıyorum zaten."

"Evet, bizden daha kötü davranıyorsun."

"Offf sus ya dost musun, düşman mısın?"

Suratımı asabildiğim kadar asmıştım. Benimle böyle haklı haklı konuşmaya hakkı yoktu. Minho'nun üzerine ne kadar gidersem gideyim daha da yakınıma gelmesi belki de onu kaybetmeyeceğim hissi yaratmıştı. Kaybetmekten korkuyorum zannederken aslında kaybetmeyeceğimi bildiğim için bu kadar rahat olabilir miydim? Mesela Chan'a söylediklerimin bir kelimesini bile düşünmezdim çünkü Chan beni asla bırakmazdı. Ben Minho için de buna mı güveniyordum?

"Abi sen beni bir gün bırakır mısın? Yani ne bileyim artık benimle görüşmek istememen gibi bir şey olur mu?"

"Hayır Jisung. Seninle görüşmemem için ölmüş olmam gerekiyor."

"Peki ya Minho? O beni bırakabilir mi?"

"Başkasının adına konuşmayı sevmem biliyorsun ama bırakabilir. Aşk önemli bir duygudur ve sen onun aşkını tüketirsen bu duygu nefrete dönüşebilir."

"Tamam sıkıldım. Yeterince derinlikli bir sohbet yaptık ve Han Jisung'un limitleri fazlasıyla doldu."

"Bu akşam benimle uyumak ister misin?"

Hızlaca ayağa kalkıp kapıyı açtım.

"Bak bakalım ölmek ister gibi mi duruyorum? Kim Seungmin'in akşam yemeği olmak için fazla genç ve yakışıklıyım."

Çilekli Dudak Balmı / MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin