Yüksek ihtimalle şu an öğle yemeğine iniyorlardı. İnmeyi planlamıyordum. Aç değildim çünkü.
Telefonum çalmaya başladı.
Aslan parçam😍🤍 arıyor...
Gülümsedim ve telefonu açtım.
"Efendim, başımın belası?"
"Boş yerinle bakışıyorum şu an."
Güldüm.
"Seninle bakışabilirdik ama boş yerinle bakışıyorum. On saniyen var, bekliyorum."
"Gelmeyeceğimi bile bile?"
"Alin, neden gelmiyorsun? Bir kahvaltıya gelmiyorsun, bir öğle yemeğine, bir akşam yemeğine."
"Acıkmadım, Arda."
"Nasıl kızım ya! Kahvaltı edeli kaç saat oldu."
"Acıkmadım. Hem, dışarı çıkacağım ben."
"Nereye?"
"Birkaç bir şey almam gerekiyor."
"Ne gibi?"
"Ölsem, bu kadar soru sormazlar."
"Hahaha, çok komik."
Güldüm.
"Hadi yemeğini ye. Yorulmadın mı sen? Bilmem kaç saattir antrenman yapıyorsunuz."
"Alışkınım kızım ben. Real Madrid'de oynuyorum."
"Havanı yesinler."
"Yemesinler, seviyorum ben."
Güldüm.
"Gelmiyor musun?"
"Hayır."
"Off, tamam!"
Güldüm.
"Seviyorum sizi."
"Sağol, biz de seni."
"Arda, boş trip yapma bana."
"Yapmıyorum."
"Neyse, ben alırım gönlünü."
"Görüşürüz, Alin Bozkurt."
"Görüşürüz, Arda Güler."
Telefonu kapattım ve güldüm. Saate baktığımda, 2'ye geliyordu. Yataktan kalktım ve hazırlanmaya başladım.
Üzerime belden iple bağlamalı crop tişört, altıma da siyah ispanyol paça, kumaş pantolon giydim. Üzerime de yine siyah bir ceket çıkardım.
Saçlarımı düzleştirdim ve hafif bir makyaj yaptım. Ceketimi ve çantamı alıp odadan çıktım.
Saat üç olmuştu.
Aşağı indim ve resepsiyona gittim. Babamı soracaktım, ama zaten şansıma oradaydı. Bu adam hep buradaydı.
Hızlıca yanına gittim.
"Baba!"
Babam elinde ki kağıtlardan başını kaldırdı ve bana baktı.
"Kızım."
"Babacığım ben dışarı çıkıyorum."
"Nereye?"
"Almam gereken birkaç şey var. Onları alacağım, biraz da dolaşacağım."
"Doğa?"
"O yok."
"Neden?"
"Tarık amcalarla."
"Doğru, çok yoğun bu aralar Tarık. Diğerlerini de peşinden sürükleyip duruyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hotel, Kenan Yıldız.
Fanfiction"Sen hediye misin bana?" "Beni bilmem ama, sen hediyesin bana." - "Meşhur, Alin Bozkurt?"