"Baba, gerçekten yeter bence. Daha ne kadar öğrenmemi bekliyorsun? Okulda gerekirse öğrenirim zaten. Ki, öğreniyorum da."
"Neden daha fazla bilmeyeceksin ki? Alin, senin için kızım."
"Baba Fransızca ne kadar zor, haberin var mı senin?"
"Var, biliyorum. Ama yapamayacağını düşünmüyorum. Doğa'da başlayacak."
"Doğa daha İspanyolcayı düzgün çözemedi."
"Bak işte, kendin diyorsun. Kız ikisini birlikte yürütecek. Sen, birisini yapacaksın. Ona bile zor diyorsun."
"Baba, istemiyorum ya. Anne, bir şey desene. Hem bizim Fransa'da hiçbir şeyimiz yok ki!"
"Fransa'dan teklifler var. Türkiye'de ki şirket için."
"Tamam, çevirmen tutun o zaman."
"Alin, yapacaksın dedim kızım."
Çaresizce abime baktığımda, kafasını hafif yana yatırdı.
"Bazen çok sıktığınızın farkında mısınız? Derslerimde, performansımda bir düşüklük olursa hepsi sizin yüzünüzden."
"Olmayacak."
Bir şey demeden masadan kalktım.
"Nereye?"
"Otele."
Beklemeden arkamı döndüm ve yürümeye başladım.
Cidden, bazen abartıyorlardı.
O kadar dil biliyordum, hâlâ bana Fransızca diyorlardı.
Ve bunun tek sebebi Fransa'da bir şirketle iş birliği yapmalarıydı. Bunun için bir çevirmen tutabilirlerdi. Hem, ben iki günde şak diye öğrenecek değildim ya?
Bazen, gerçekten babamı anlamıyordum.
Restorantın çıkışına doğru ilerlediğimde, kapıda ki çalışan beni durdurdu.
"Alin hanım, lütfen. Biliyorsunuz."
Mükemmel.
Babam böyle akşamlar yaptığımızda, böyle şeyler olup kimsenin gitmesini istemediği için birisini kapıya bırakıyordu.
Tam o sırada, kapı açıldı.
"Bana bırak."
Tanıdık ses.. Kafamı kaldırıp baktığımda, Kenan'ın karşımızda olduğunu gördüm.
Çalışan hemen başıyla selam verdi.
"Kenan bey, Akın beyin emri. Kesinlikle-"
"Ben ona haber vereceğim. Bırak sen Alin'i."
Çalışan derin bir nefes alıp başını salladı ve geri çekildi.
Hızlı bir şekilde kapıdan çıktım ve yürümeye başladım.
Sadece hızlı adımlarla yürüyordum. Babam yetmiyormuş gibi, bir de bu saçma sapan şeyleri vardı.
En sonunda, restoranttan olabildiğince uzaklaştığımdan emin olduktan sonra, bulduğum ilk bankın yanına gittim. Gidip oturdum.
Hâlâ arkamdaydı. Hatta, yanımda. Yavaşça yanıma oturdu. Dümdüz bakışlarla karşıya bakıyordum. Gözlerim doluyordu, ama ağlamayacaktım.
"İyi misin?"
Bir şey demedim. Derin bir nefes aldım sadece.
"Yani, değilsin."
Yine bir şey demedim.
"Konuş benimle."
"Diyecek bir şey bulamıyorum."
"Ne oldu? Onu söyle mesela."
"Sanki hiç dil bilmiyormuşum gibi, bir de Fransızca çıktı başıma. Okulum yetiyor zaten bana. Bir de bunlarla uğraşıyorum."
"Seviyordun ama?"
"Çok seviyorum, Kenan. Ama şu an ihtiyacım yok ki. Hem, yakında okulum başlayacak. Okul dersleri zaten ağır. Hangi birine kafa yoracağım ben? Çok yorucu."
"Bu kadar çok kafaya takmasan, olmaz mı Alin? Ben, senin için bunun sorun olacağını düşünmüyorum. Yapamayacağın şey yok, Alin. Ben bunu her şeyden iyi biliyorum."
Hafifçe güldüm ve kafamı çevirip ona baktım. Bu haldeyken bile, beni gülümsetebiliyordu. Gerçekten, diyecek hiçbir şey bulamıyordum ona karşı.
"Sen hediye misin bana?"
"Beni bilmem ama, sen hediyesin bana."
Güldüm. Kenan kolunu kaldırdı ve gözüyle gel der gibi bir işaret yaptı.
Yavaşça yanına yaklaştım ve yaslandım. Kolunu omzuma koydu.
Üzerimde ki mini beyaz kalem elbiseden dolayı üşümüş olduğum kolumu ovaladı. Hemen uzaklaşayım diye, çantamı, ceketimi bile almamıştım.
Altımda dizlerimin altına kadar bir bot vardı sadece.
Hava çok soğuk değildi, ama sıcakta değildi.
"Alin?"
"Hm?"
"Üşüyor musun?"
"Biraz, ama önemli değil."
Beni kendinden uzaklaştırıp, üzerinde ki siyah ceketi çıkardı.
"Ne demek önemli değil? Benim için önemli."
"Hayır, Kenan. Giy şunu lütfen."
"Alin, ben sporcuyum güzelim. Bana bir şey olmaz. Giy sen, hadi."
Tam konuşacağım sırada, Kenan konuştu.
"Susup giyecek misin? Yoksa susturayım mı Alin?"
Gözlerim ânın şokuyla kocaman açılınca, Kenan gülüp hırkayı bana giydirmeye başladı.
"Ben de öyle düşünmüştüm."
Güldüm ve ona baktım.
Gel de aşık olma şimdi sen buna..
-
Kenan'a aşık olunmaz mı be.
Diğer bölümün oylaması neden dörtte kaldı? Umarım sabah attığım içindir. Lütfen oy verin.
Hafta sonu iki bölümde 15 oy olmazsa bölüm atmayacağım maalesef🫶🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hotel, Kenan Yıldız.
Fanfiction"Sen hediye misin bana?" "Beni bilmem ama, sen hediyesin bana." - "Meşhur, Alin Bozkurt?"