BÖLÜM 13

29 3 0
                                    


                                     

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                                     

"Tükeniyordum. Yaşamımın benim için her an sonlanacak korkusu beni bitiriyordu. Kimin dost kimin düşman olduğunu umursamıyordum. Tek umursadığım; dostum dediğim insanı bile bir saniye seçebilecek olmamdı."

Leo Robinson

Küçükken, babamın her yaptığı harekete imrenirdim. Arabaların arızalı yerlerini tamir ederken ışıldayan gözlerine hayranlıkla bakar, kendimi onun -arabaların- yerine koyardım. Bana da bir gün böyle bakar mıydı? Zihnimde hayal olarak yarattığım kısa dünyamı hep orada tutar, bu içsel istediğimi kimseye anlatamazdım.

Ben bir araba değildim.

Ben bir metalden de oluşmuyordum.

Ben etten kemikten oluşan bir insandım.

Ama babamın nefret ettiği bir insandım.

Her gece babamın bana tiksinerek bakmasını gözlerimin önünden silerdim. Bir tek İsa'ya sığınır onun beni koruduğuna ve beni sevdiğine kendimi inandırırdım. Geçmişim, kabusların içinde oradan oraya sürüklenen kırık bir tekneydi. Ne suları engelleyecek bir küreğim ne de o hırçın dalgalara düşmemem için bana elini uzatacak bir can yeleğim vardı.

İsa ve Haç her zaman yanımdaydı.

Tüm benliğimi armağan ettiğim bu ikili, benim her zaman yanımdaydı. İsa, benim babamı temsil ederken, elimden bir dakika olsun düşürmediğim haç ise beni temsil ediyordu. Dua ediyordum, ona sığınıyor ve güveniyordum. Oysa beni koruyordu.

Ya da ben hep öyle kendimi avutuyordum.

Hiç koşulsuz şartsız görmediğim, dokunmadığım birinin peşinden, yazılan belgelere dayanarak senelerce gittim. Kendimi ona adadım. Beni baba sevgisizliğinden elbet alıkoyar diye beklemiştim. Dualar haricinde ilk defa sayısız kez ondan yardım dilenmiştim.

Ve beni ilk yardımında yüzüstü bırakmıştı.

Artık ona inanmak istemiyordum. Babamın beni bıraktığı gibi ben de onu bırakmak istiyordum ama nefret etmek istemiyordum.

Papa Theodorvs, bana bir gün şöyle söylemişti: "Duanı ve yakarışını duyur evlat. Kutsal babamız biz kullarını hep duyar ve izler. Onun adını sürekli dualarında yer edersen, yaptığın bu tapınağı kutsal kılar." Benimle ağlayan gri göğün altında, kilise kapısının önünde dizlerimin üzerine çökmüş ağlayarak babama sığınırken tam yanımda pederimin sesini duyduğumda içimin huzura erdiğini hissetmiştim. "Dudaklarını onun üzerinde, ellerini onun vücudunda tut; zihnin onun görseliyle dolsun. O seni hep koruyacak. Sen hep ona sığın, evlat"

Üzerinden seneler geçti, pederimin sesi ve sözleri ismim gibi benimle her yere geldi. Fakat, o yağmurların altında duamı ederken içimde oluşan o huzur artık benimle gelmedi. İsa'ya yakarışlarım son zamanlarda içimi solmuş çiçeklerle doldurdu.

BUL YA DA ÖLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin