BÖLÜM 14

26 4 0
                                    


"Üzerimden oynanan oyunun tabularını yıkmam için bana bir tolerans göstermesi yeterdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Üzerimden oynanan oyunun tabularını yıkmam için bana bir tolerans göstermesi yeterdi. İstediğim eğlemeleri icraata geçirdiğimde bundan sonra benim değil kendisinin önümde dizlerinin üzerine çökmek isteyecekti. O, benim efendim değil ben onun efendisi olacaktım."


                          

Karanlığın ortasında oturmaya devam ettikçe hikayemin artık bittiğini biliyordum. Parmaklarımın arasındaki hissettiğim kâğıtlar, sönen mumların ince sızılı kokusu ve bilmediğim otlarla çevremi dolduran koku beni bir şeylere hazırlıyor gibiydi. Gecenin sessizliği, kalbimin atışlarını daha da belirgin hale getiriyor, her nefes alışımda içime çektiğim hava, beklediğim bir olayın habercisi gibi geliyordu. Zihnimde beliren düşünceler ve anılar, yaşadığım anın ağırlığı altında eziliyordu.

Tam o anda, camdan yansıyan ışığın altında ölüm kağıdının üzerindeki sembol daha da belirginleşti. Parmaklarım onu okşarken, bana farklı bir hikâyenin başlangıç anını anlattığını hissedebiliyordum. Ölüm kartlarının mistik dünyası, beni içine çekiyor, bilinmeyenin cazibesiyle sarmalıyordu.

Bu anın içinde kaybolmuşken, O sesi tekrar duydum. İçsel sessizliğimi bozan bu ses, bilinmeyen bir dilde ruhuma fısıldıyordu. Sözcükler, sanki kulaklarımın derinliklerine işliyor, ruhumun en karanlık köşelerini aydınlatıyordu. Bana bu hikâyenin tekrar başlayacağına dair sözler fısıldıyor beni ölüm kartıyla baş başa bırakıyordu.

Ölüm, bizler için bir kurtuluş mudur?

Zamanla görecektik.

Bu oda ve bu anın içinde gizlenen bir sır vardı ve bu sır, hikayemin sonunu yeniden yazacak bir güce sahipti.

Cecilia Parker

"Bir tane de..." gözlerimi kıstığımda, Bay Main'inin arkasındaki kalan indirimli ürünlere göz atmaya çalışıyordum. Yaşlı adam bana öyle bir bakıyordu ki, her an yanındaki süpürgeyle kovacak gibi görünüyordu. Yüceler aşkına her şeyin fiyatını sordum ve bu da yetmezmiş gibi ürünleri almamaktan bu ihtiyarı kızdırmıştım. "...banyo pompası." dedim lanet bozuk gözlerimle gördüğümü dile getirerek.

Banyo pompası mı?

Bizim evimizde küvet yok ki.

Bay Main gözlerime bayık bakmaya devam ederek kolunu arkaya götürdü, yerini ezbere bildiği mor pompayı alıp tam önüme, başıma çalar gibi bıraktı. Bu ürünü iptal etme gibi bir şansım var mıydı?

"Beş dolar." dedi Bay Main avucunu önüme açtığında. Kaşlarım havaya kalktı. Kollarımda duranları masanın üzerine yığdım da gözlerimi şaşkınlığımdan dolayı kırpıştırıyordum.

BUL YA DA ÖLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin