BÖLÜM 1

319 15 26
                                    

15 Gün önce

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

15 Gün önce

"Tatlım! tabağın neden hala aynı duruyor?"

Annemin sitemkâr sesiyle kahvaltımı didiklemeye bir son verip çatalımı peçetenin üzerine koydum. Dudaklarımı kemirerek ona baktığımda ellerini masanın üzerinde birleştirmiş bana bakıyordu. Yüzünü inceledim. Kızıllarım yeşil gözlerinde oyalandı. Ona bu konuyu nasıl açsam diye kafamda teorileri sıraladım ve hepsi olumsuz sonuçlanıyordu. Direkt konuyu açıp lafı dolandırmadan ona söylersem çok mu kızardı? Yoksa güzellikle mi karşılardı?

Ah, tanrım! Dürüstçe söylemem hiçbir şeyi değiştirmeyecekti, beni mahvedecekti!

"Anne..." diye söze başladığımda sözlerimi beynimden geçirip onu kızdırmayacak kelimeleri seçmeye özen gösterdim. Daha bir merakla bakmaya başladı. Söylemeden vaz mı geçsem? "Sana bir şey söylemeliyim." diyerek oturduğum yerde kıvrandım.

Tek kaşını havaya kaldırarak "Seni dinliyorum tatlım." dedi. 

"Perla ve ben bir oyuna başvuru yaptık." ağzımın içinde mırıldanarak gözlerimi kaçırdım. Kırık rengi solmuş mutfak dolaplarında oyalanıp benimle aynı yaşta olan buzdolabımızı inceledim. Yaşlı bebek bizden daha çok gürültüye sahipti. Yapıştırdığımız resimlere baktım. Perla'yla benim fotoğrafımızı görünce yutkundum.

"Oyun," dedi annem devam et der gibi. Tedirginlikle ona baktım. Bu sefer iki kaşlarını havaya kaldırmış bana bakıyordu. "Televizyon programlarındaki gibi mi?"

Ona şimdi nasıl derdim internetten gördüğümüz ilana tıklayıp malikane oyununa başvurduğumu? Karşı çıkacağını kızacağını çok iyi biliyordum. Hangi anne kızını destekler internetten bulduğu oyun ilanına başvurmasını?

Tanrım...Perla'nın tatlı diline çok ihtiyacım var.

"İnternetten bir başvuru," annem tam da beklediğim gibi gözleri kısıp kaşları çatıldı. "Yeni kurulan bir oyun. Ödül parası çok büyük. Kazanırsam bu kasabayı bile satın alabiliriz."

"Rose!" diye dişlerinin arasından sözümü kesip elini havaya kaldırdı. Başlıyoruz! "Tatlım ne interneti ne oyunu, hem bizim paraya ihtiyacımız mı var?"

"Var anne" diye onayladım. Durumumuzu her defasında iyi olarak yansıtsa da çok varlıklı...tanrım, hatta hiç varlıklı bir aile değildik. İtalya'nın Sorrento kasabasının en ücra köşesinde, 2 katlı evimizde oturuyorduk. Evimiz dışardan bakıldığında gösterişli ve lüks olarak gözükse de içerisi farenin bile kusma isteği yaratacağı eşyalarla doluydu.

Çöp ve kullanılmış.

Önündeki, benim aksine bitmiş tabağını, ileriye doğru itip arkasına yaslandı. Kollarını göğsünde kavuşturduğunda gözlerini kızıllarımdan ayırmadı. Eminim ki gerildiğim için parıl parıl parlıyorlardı. "Rose, tatlım. Biliyorum durumumuzdan memnun değilsin." alt dudağını büzerek etrafa baktı. "Bende memnun değilim." diyerek tekrar bana baktı. Kim memnun olur ki bu evden, bu lanetli kasabadan? Buraya giren çıkamıyordu. Etinizi kemiğinizi sömürene kadar sizi tutsak ediyordu bu kasaba. "Tatlım, buradan gidemeyiz. Bu ev bize büyükbabandan bir hatıra." gizliden gözlerimi devirdim. Büyük kokuşmuş şeytan. Annemin neden o adama saygı duyduğunu hiçbir zaman anlayamıyorum.

BUL YA DA ÖLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin