~9~

61 4 24
                                    

Cenan yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi.
"Anne hoşgeldin... De neden haber vermedin?" Hani bir şey çaktırmayacağım diye daha çok saçmalayanlar vardır ya, tam öyle bir pozisyondaydı.

Annesi Cenan'ın sorusunu yanıtsız bıraktı. Ayakkabılıkta duran bir çift spor ayakkabıyı gösterdi başıyla.
"Bunlar kimin Cenan? Senin böyle bir ayakkabın yok." Cenan herhangi bir yalan bulamayınca doğruyu söylemek zorunda kaldı. Ki bu "yatıya kalma" işi annesinin pek sıcak baktığı bir konu değildi.

"Eee şey onlar... Okuldan bir arkadaşım dün gece burada kaldı. Biliyorum buna izin vermiyosun ama sadece bir kerelik." Dedi Cenan utana sıkıla. Ama annesi resmen burnundan soluyordu.
"Bana bak Cenan," diye söze girdi işaret parmağıyla kapısı kapalı salonu gösterirken.
"Eğer içeride bir tane bile istemediğim şey bulursam sonuçlarına katlanırsın." Annesi elini kapının kulbuna atınca Cenanda öne atıldı. Elinden geldiğince sessiz olmaya çalışarak elini annesinin elinin üstüne koydu.
"Arkadaşım orada uyuyor, sen git üstünü değiş bende uyandırayım onu. Gerçekten dağıtmadık ya da pisletmedik." Annesi elini çekti. Cenan'a ters bir bakış atıp odasına ilerledi.

Cenan kapının eşiğinden apartman boşluğuna baktı. Babasını göremeyince şaşırmadı. Geri çekilip kapıyı kapaytı. Annesi yine tek gelmişti.

Hemen kapıyı açıp içeri girdi. Arif'in hala uyuduğunu görünce gülümsedi. O kadar sese uyanmadığına göre ağır bir uykusu vardı.

Tepsiyi eline alıp mutfağa koştu. Masadan ıslak mendili alıp sehpadaki tozları ve kırıkntıları topladı. Daha sonra mutfağa gidip kirli bardak ve tabakları sudan geçirdi. Daha sonra salona ilerledi.

Her ne kadar istemesede Arif'i uyandırmak zorundaydı. Koltuğun yanına diz çöküp omzundan hafifçe sarstı.
"Arif..." Ariften herhangi bir karşılık almayınca hareketini tekrarladı. Bu sefer Arif kirpiklerini araladı. Gözlerini çok kez kırparak zar zor yerinde doğruldu. Parmaklarını dağılmış saçlarının arasından geçirdi.
"Arif seni uyandırmak istemezdim ama küçük bir sorunumuz var..." Arif yarı uyur yarı uyanık dururken birden gözlerini açtı. Cenan'a baktı.
"Ne sorunu? Noldu?" dedi endişeyle. Cenan koridora kaçak bir bakış attı.
"Annem geldi."

Arif'in çatık kaşları düzeldi.
"Gelsin nolcak?" Tabii Arif Cenan'ın annesinin psikolojik sorınlarını bilmiyordu.
"Ya Arif'im sen annemi tanımıyorsun. Eve arkadaşlarımı çağırmam yasak normalde. Şimdi sana kızacak diye korkuyorum." dedi Cenan ayağa kalkarken. Arif 'rahat ol' der gibi göz kırptı ve gülümsedi.
"Anneler beni sever ben hallederim."

Arif tam ayağa kalkarken Cenan'ın annesi odaya girdi. Direkt yerlere, duvarlara, ve diğer mobilyalara baktı. Bir kaç santimlik bir yamulmayı bile anında fark edecek gibi görünüyordu.
Ama kendisini yeterince rahatsız edecek bir şey bulamayınca yüzündeki gergin ifade çok az da olsa kayboldu. Televizyon sehpasındaki bir vazoyu fark edilmeyecek kadar kısa bir mesafe yana kaydırıp Arif'e baktı. Çattığı kaşları yavaş yavaş düzeldi.

Arif öne doğru bir adım attı.
"Merhaba..." Arka çarprazında duran Cenan'a baktı. Cenan tam ağzınj açmıştı ki annesi tahmin ettiği soruyu cevapladı.
"Sibel." Arif gülümsedi.
"Merhaba Sibel teyze. İsmim Arif. Dün gece ailem şehir dışına çıkacağı için Cenan'ı ben arayıp buraya gelip gelemeyeceğimi sordum ve o da kabul etti. Yani o davet etmedi içiniz rahat olabilir. Zaten çantamı toparlayıp çıkıyordum." Cenan, Arif görmesede durumu toparladığı için minnettar bir şekilde ona bakıyordu.

Arif arkasını dönüp yerden çantasını almıştı ki Sibel Hanım konuştu.
"Dur çocuğum, kal istersen kahvaltıya eğer etmediyseniz." Arif ve Cenan bir saniyeliğine birbirlerine baktı. Cenan annesini ilk defa böyle bir cümle kurduğunu duyuyordu. Arif te 'yardım et ne diyeceğim' der gibi Cenan'a kaçamak bakışlar atıyordu.
"Etmedik ama olsun teşekkür ederim. Yük olmayayım ben size." Sibel hanım gülümseyip elini Arif'in omzuna koydu.
"Yok canım ne yükü. Bavulumu yerleştireyim ben üçümüze hazırlarım." Arif daha fazla diretmedi. Başını sallamakla yetindi.

Sibel hanım salondan çıkınca hemen Cenan'a döndü. Cenan'ın yüzündeki şok ifadesi yerini teşekküre bıraktı.
"Arif nolur gitme gidersen öldürür bu kadın beni." Arif 'emin misin?' der gibi baktı ona.
"Neden? Bana hiç öyle biri gibi gelmedi. Aksine çok nazik."
"Hayır annemi ilk defa bir arkadaşıma -özellikle yatıya gelen bir arkadaşıma- karşı böyle gördüm. Normalde sen şuan sokakta evine doğru yürüyordun ve bende azarlanıyordum." dedi Cenan hafif fısıldayarak. Arif koridora doğru yöneldi.
"E ben kahvaltıya yardım edeyim o zaman." Cenan kaşlarını çattı.
"Neden? Gel takıl istediğin gibi annem halleder." Arif'in yüzüne buruk bir gülümseme yerleşti.
"Ne bileyim evde hep ben hazırlıyorum.
Kahvaltı hazırlanırken ki o boş zamanda ne yapılır bilmiyorum bile." Cenan tam ağzını açmıştı ki Arif arkasını dönüp mutfağa ilerledi.
"Hem elime mi yapışır!" diye bağırdı Cenan'ın duyabilmesi için.
Cenan da gülerek peşinden gitti.

Cenan, Arif'in elimin hızına hayran bir şekilde onu izliyordu. Ne yapacağını bilemediğinden ne oturabiliyor ne de yardım edebiliyordu.

Bir kaç kez Arif'e "Ben ne yapayım?" diye sorsada Arif onu her seferinde geçiştirmişti. Bu yüzden Cenan da sormayı bıraktı. Ama masaya oturmaya da gönlü el vermiyordu. Hem Arif misafirdi ne de olsa.

Arif göz ucuyla Cenan'a baktı. Cenan'ın gözlerinin tezgaha doğru daldıgını gördüğünde elini gözlerinin önünde salladı. Cenan irkilerek Arif'e dönünce güldü ve doğradığı salatalıkla domatesleri masaya koydu. Tam o sırada Sibel hanım mutfağa girdi.
"Arif sen neden zahmet ettin!" Hemen Cenan'a döndü.
"Niye yardım etmiyorsun? Misafir o."
Arif'in yanında oğluna bağırmak istemediği için dişlerinin arasından konuşuyordu.
"Anne," Arif Cenan'ın sözünü kesti.
"Sibel teyze Cenan çok ısrar etti zaten yardım edeyim diye ama ben istemedim.
Ve zahmet olmadı severim yemek hazırlamayı." Gülümsedi ve ocağı kapattı. Tavayı eline alıp masadaki tabaklara omleti paylaştırdı.

~~

"Dışarı mı çıksak?" dedi Cenan merakla kitaplığını inceleyen Arif'e. Arif bi kitabı eline alırken başını salladı. Dinlemediği o kadar belliydi ki.
"Arif," dedi Cenan gülerek, bu sefer biraz daha yüksek bir sesle. Arif afkasını döndü hemen.
"Dışarı diyorum çıksak mı diyorum." Arif elindeki kitabı yerine koyup gülümsedi.
"Aa olur. Markete de gidelim bir iki şey alcaktım." Cenan oturduğu yataktan kalktı ve içerde temizlik yapan annesinin yanına gitti. Dışarı çıkacaklarını söyleyip dış kapıyı açtı. Arif kapının açıldığını duyunca telefonunu cebine atıp Cenan'ın yanına gitti.

Markete gidene kadar Arif eski okulunu, oradaki anılarını ve arkadaşlarını anlattı. Çoğuna kahkahalarla gülselerde Cenan'ın içinde farklı bir duygu daha vardı. Kıskançlık mı?
Yok canım değildir. Gülümseyerek yanında küçük küçük zıplayarak yürüyen Arif'e baktı.
Yani değildir heralde.

Markete girdiklerinde Arif'in gözü raftaki Kek hamuru paketine takıldı. Onu eline alıp Cenan'a döndü.
"Cenan, kek mı yapsak?" Cenan duymadığı için kailarını çattı. Arif cümlesini tekrar etti.
"Olur yapalım." dedi Cenan gülerek. Arif te gülümsedi ve elindeki paketi bırakıp kabartma tozu, kakao gibi şeyleri aldı. Cenan'ın anlamaz bakışlarını görünce kaşlarını kaldırdı.
"Hazır hamur alacağımı düşünmedin heralde?"

___________________________________________

Canlarım merhaba💕 Bu gece bir bilim daha atacağım için burada kestim💖 Şimdi gidip öbürünü yazayım uzatmayayım bu sefer burayı🎀🎀💋💋

Diğer bölümde görüşmek üzere seviliyorsunuzzz🧚🏻‍♀️🧚🏻‍♀️💝💝

Kızıl Okul | ArCenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin