~4~

73 8 51
                                    

Arif'in az da olsa telaşlı hallerini gören sekreter kadın ayağa kalktı.
"Arif Güloğlu mu? " diye sordu. Arif yağmur yüzünden suratına yapışmış saçlarını düzeltirken başını salladı.
"4.Kata çıkın. Babanız şuan ameliyatta." Arif yine başını salladı. Cenan o an Arif'in neden oradan oraya koşturmadığına, neden kendisini sürüklemediğine şaşırmakla meşguldü.

Asansörle yukarı çıktıklarında ameliyathane tam karşılarındaydı. Annesi çift kanatlı kapının yanındaki koltuklardan birinde oturmuş telefonuna bakıyordu.

Cenan ileriye doğru bir adım atacaktı ki Arif'in asansörün hemen yanındaki merdivenlere ilerlediğini görünce durdu. Arif merdivenin ikinci basamağına oturduğunda Cenanda yanına gitti. Arif konuşmadan annesine bakıyordu.

Cenan tam ağzını açmıştı ki Arif lafı ağzına tıktı.
"Orada oturan kadın annem. Eğer onu soracaksan..." Evet tam da onu soracaktı. Ama Cenan hala çoğu sorusuna cevap bulamamıştı.
"Neden onun yanına gitmiyoruz? Belki teselliye ihtiyacı vardır." Arif güldü. Başını dizlerine dayadığı ellerine yasladı. Çenesiyle bir saniyelik annesini gösterdi.
"Sence teselliye ihtiyacı varmış gibi duruyor mu?" Cenan 'haklısın' der gibi başını salladı. Arif'in gözleri uzaklara dalmıştı. Ve anlatan taraf Arif olmayınca konu bir türlü açılmıyordu.

Cenan bir süre daha sabretti. Daha sonra dayanamayıp içini kemiren soruyu sordu.
"Arif bunu sormam doğru mu bilmiyorum ama neden bu kadar sakinsin? Yani baban trafik kazası geçirmiş, ameliyatta ve sen sanki bu her gün yaşanıyormuş gibi oturuyorsun. Neden hiç panik yapmadın?" Arif'in yüzüne buruk bir gülümseme yerleşti. Olduğu yerde doğrulup Cenan'la göz teması kurdu.
"Uzun zaman önce bir şey hissetmeyi bıraktığın baban kaza geçirince panik yapmıyormuş insan. Yıllardır olduğu gibi, hiçbir şey hissetmiyormuş." Cenan sormaması gereken bir şeyi sorduğunu anlayınca ne yapacağını bilemedi. Diyecek bir şey de bulamıyordu.

Arif tek eliyle annesini gösterdi.
"Baksana, kocası trafik kazası geçirmiş ve şuan büyük ihtimalle Tiktok'tan yemek tarifi bakıyor. Sence anormal olan ben miyim?" Arif bunları sitem veya kinaye amaçlı söylememişti. Sesindeki dinginlikten anlaşılıyordu bir şekilde.

"Ben henüz 7 yaşındayken ablam evden kaçtı. Sevgilisiyle falan değil, tek başına. O yaşıma kadar babamdan ve annemden beni koruyan ablam 4 Temmuz sabahı beni bir başıma bırakıp gitti. Daha kötüsü evin sevilen çocuğu oydu. Zaten önemsemedikleri bana ablam gittikten sonra nasıl davrandıklarını hayal edebiliyor musun?" Arif Cenan'a baktı. Hala gülümsüyordu. Şu gencecik yaşında emeklilik yaşına gelmiş birinin yorgunluğunu taşıyan bir gülümseme.

"İkiside aralıksız bir hafta boyunca ağladılar. Ama en çok ben ağladım. İçime içime ağladım. Çünkü 7 yaşındayken bile ağlamanın güçsüzlük sayıldığının farkındaydım. Daha doğrusu öyle sanıyordum. Annem 1 hafta boyunca doğru düzgün yemek bile yapmadı. Babam doğru düzgün eve gelmedi. Sabahtan akşama kadar sokaklarda geçiriyordu günlerini, belki bir umut biricik kızımı bulurum diye." Arif titrek bir nefes aldı.
"Evet, küçüklüğümden beri sevilmeyen çocuk olmuştum ama o zamanlar onları seviyordum. Tek taraflı bir sevgi olduğunu anlayamayacak kadar küçüktüm tabii... Ablamın kaçmasının üstünden. 2 yıl geçti. Evde kimse birbiriyle gerekli olmadıkça konuşmuyor, annem sık sık ağlıyordu."
Arif'in gözünün önünde eski kareler belirmeye başladı.

Arif yine annesinin hıçkırık seslerine uyandı. Ama önemsemedi. Artık alışmıştı.

Saate baktığında okul saatine çok kalmadığını gördü. Dolabından yer yer kırışmış formasını ve okul pantalonunu uzun uğraşlar sonucunda üzerine geçirdi.
Koridora çıktı ve mutfağa ilerledi. Kapı pervazına tutunup içeri baktı. Annesi yine yemek masasına oturmuş elindeki kupaya bakarak ağlıyordu. Arif dikkatli bakınca kupada ablasının isminin yazdığını gördü.

Kızıl Okul | ArCenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin