~17~FİNAL~

107 7 87
                                    

İyi okumalar canlarım🎀 Uzun bir aradan sonra uzun bir bölüm💖
_______________________________________________

Aradan aylar geçti, kış bitti, bahar artık geldiğini hissettiriyordu. Bazı şeyler değişmiş, bitmişti. Bazı kalpler kırılmıştı. Ela gözlerdeki ışıklar sönmüştü.

Arif belki o gün Cenan'ın sorusuna olumsuz cevap vermiş olabilirdi ama Cenan bunun yalan olduğunu biliyordu. Arif'i tanıyordu. Her mimiğini ezberleyecek kadar iyi tanıyordu.

Cenan mı kafasında kuruyordu? Yoksa Arif Elmas'a gerçekten farklı mı bakıyordu? Ya öyleyse? O zaman Cenan ne yapacaktı? Ailesi olan kişiyi öylece unutacak mıydı?

Şu hayattaki en zor ve yürek acıtan şey imkansız birine aşık olmaktır. Kıyamet kopsa dahi birlikte olamayacağınız, ama her baktığınızda içinizin gittiği birine...
Bu kimisi için ünlü biridir, kimisi için kendinden yaşça çok büyük biri. Ama en zoru, yanı başınızda olmasına rağmen başkasından hoşlanan biridir.

Cenan içli bir nefes aldı. Arif Elmastan hoşlanıyordu.

Arif ise ne hissedeceğini bilmiyor. Cenan'ın sorusundan beri kendini sorguluyor. Geceleri uyuyamıyor. Yine.

Evet, Elmas'ı gerçekten çok seviyor ama Cenan... Çok farklı hissettiriyor. Arif ona gülümsemeden bakamıyor. Artık duymaya alıştığı ve duymadığı zamanlarda beyninde uğuldayan kavga, cam, tabak, bardak kırılma sesleri Cenan'ı görünce susuyor. Küçük yaşta yetişkinliğe adım atıp kendine bakmak zorunda kalan içindeki çocuk, sadece Cenan'ın yanında korkmadan kendini gösteriyor. Deniz ve okyanus sadece Cenan'ın yanındayken korkunç değil huzurlu oluyor. Arif sadece onunlayken okyanusun içindeki korkunç yaratıkları değil suyun güzelliğini seyrediyor. Güneş sanki sadece Cenanlayken parlıyor...

Peki ya Elmas? Bunların hiçbirini hissetmiyor Arif. Ne zihni duruluyor, ne deniz gözüne güzel geliyor ne de güneş parlıyor. Herşeyin bu kadar açık olmasına rağmen Arif'in hala görememesi acınası, değil mi? Hala düşünmesi, hala anlayamaması...

Arif başını iki yana salladı. Hayır, Elmastan hoşlanmıyordu.

O gün Pazartesi günüydü. Her öğrenci gibi Arif'te sevmiyordu pazartesilerini.

Ayakları geri gide gide çıktı yine evden. O günün değerininden bihaber bir şekilde kapattı kapıyı arkasından.

Zaten pek yerinde olmayan keyfi, son zamanlarda Cenan yüzünden daha da bozuluyordu. Anlamlandıramadığı bir şekilde kendinden uzaklaşması mı uyutmuyordu Arif'i, yoksa 'bir şey mi yaptım?' düşüncesi mi?

Okul yolu boyunca, geçtikleri yaklaşık 2 aydır yaptığı gibi hisleri hakkında düşündü. Cenan'la konuşmak istiyordu fakat ne diyeceğini, nasıl konuya gireceğini bilmiyordu. Daha doğrusu konuyu bile bilmiyordu.

Acaba ondan hoşlanıyor muyum diye düşünmüştü çok kez, fakat net bir cevap vermemişti kendine. Yalanı sevmezdi, söylemeyi de işitmeyi de. Fakat belirsizliği de sevmezdi ve bu ikisi bir arada olunca içi içini yiyordu.

Arif, 'ev' kavramının 4 duvardan, 'aile' nin ise ebeveynlerden olmadığını Cenan ile anlamıştı. Ev, kendinizi ait hissettiğiniz yer ve kişiydi. Duvarlardan ve betondan ibaret değildi. Aile ise kan bağın olan kişiler değil, yanında kendin olduğun kişiydi. Tek bir kişi.

Ama Arif işte, hayatı susarak geçmişti. Kendini nasıl ifade edeceğini, derdini nasıl anlatacağını bilmiyordu. Cenan'a düşüncelerini ve hislerini açamıyordu.

Kendisini yalanlara inandırmaktan nefret ediyordu. Fakat içgüdüsel olarak bunu yaptığının farkında bile değildi.

Rastgele tanıştığı bir erkeğin kendisini bu kadar değiştirip etkileyeceğini nasıl bilebilirdi ki? Hayatını derslere adamış biri olarak sınavlarına bile konsantre olamıyordu. Sadece düşünmek istiyordu ama bu bedenini o kadar yoruyordu ki...

Kızıl Okul | ArCenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin