~15~

61 5 94
                                    

"Arif bir kere dinler misin?"

"Hayır!" Arif sesini duyurabilmek için arkasına doğru bağırdı. Ardından merdivenleri çıkıp okula girdi.

"Siktiğimin videosundaki ben değilim! Taner..." sonlara doğru Cenan'ın sesi alçaldı. Boşuna bağırıyordu. Onu dinleyen kimse yoktu.

A.E'nin videoyu yüklediği günden beri Cenan Arif'i her gördüğünde aynı cümleleri kuruyordu ama Arif inanmıyordu. Tabii daha önce Cenan'dan "Taner" ismini duymadığı için de inanmıyor olabilir.

Arif'in göz altları o gece de uyumadığını açıkça belli etse de pek umursamıyordu. Önemli olan dış görünüşü değil, dersleriydi. Motivasyonunun düşmemesi gerekiyordu. Düşemezdi

Sınavları bitmiş, hepsi iyi geçmişti. İlk dönemin yavaş yavaş sonlarına geliyorlardı. Arif'in hayal ettiği dönem sonu böyle değildi tabii...

O gün çıkışta akşama Elmas'la buluşmak için sözleştiler.

Arif kulaklığını takıp eve doğru yürümeye başladı. Gözleri istemsizce sol tarafına kayıyordu, hep Cenan'ın olduğu yere. Arif fark etmeden hep yanındaki kişinin sağına geçerdi.

Cenan'a her ne kadar sınırlı olsa da derinlerde bir hayal kırıklığı da vardı tabii. 'Neden?' sorusunu Arif'i içten içe yiyip bitiriyordu. 'Sebebi neydi?' Bir türlü mantıklı bir açıklama bulamıyordu.

Ailesinin evde olmamasını dileyerek apartmana girdi ama kapının önündeki ayakkabıları görünce morali yerle bir oldu. Misafir vardı.

Anahtarını çıkartıp ayakları geri gide gide kapıyı açtı. Kapı açıldığı gibi içeriden gelen kahkaha sesleri apartmanı doldurdu. Arif burnunu kırıştırarak içeri girdi. Herşeyi o yaptığı için misafirlerden hep nefret etmiştir.

Annesi kapı sesini duyduğu gibi salondan Arif'e seslendi. Arif yüzüne sahte bir gülümseme kondurarak içeri gitti.

"Hoşgeldi-" Arif'in kelimesi hep bir ağızdan konuşup birbiriyle neredeyse aynı cümleleri söyleyen teyzeler tarafınsan kesildi.
"Ay ne kadar büyümüşsün..!"
"Annesi kocaman adam olmuş bu!"
"Ben küçüklüğünü bilirim senin hep bize gelmek isterdin..."
"Bebekken ben büyüttüm seni hep bizde oynardın!"
"Eşşek kadar olmuş maaşallah!"
"Maşşallah pekte yakışıklı! Var mı kız arkadaşın?"
"Beni hatırladın mı küçükken altını değiştirirdim senin!"

Arif zar zor koruduğu gülümsemesini bozmamaya ve yüzünü buruşturmamaya çalıştı.
"Keşke zahmet etmeseydiniz taa Ankara'dan buraya..." dedi kıpırdanarak. Yine salondaki annesi hariç 7 kişiden de yine 'ne zahmeti saçmalama...' cümleleri yükseldi. Annesi biraz daha yüksek sesle konuşarak sonsüz döngüye son verdi.
"Eee Arif hadi kahve yap bize." Arif bir şey dememek için dudaklarını birbirine bastırdı ve kafasını sallayıp telefonunu alarak mutfağa gitti.

Tezgaha yaslanıp Elmas'a kafeye gelemeyeceğini söyleyen bir mesaj attı ve kahve makinasına su koydu. Evde misafir varken annesi bir yere gitmesine hayatta izin vermezdi.

8 fincanı 4'er 4'er içeri götürdü. Sonuncuyu ismini bile bilmediği kadının önüne koyarken ortaya doğru konuştu.
"Saat geç oluyor, nasıl gideceksiniz Ankara'ya geri? Otobüsle mi?" Kaba gözükmesin diye herkese teker teker gülümsedi. Yine ismini bilmediği başka birisi cevapladı.
"Gülten, Yasemin ve Fatma evet otobüsle dönecek ama biz gitmeyeceğiz canım." Kahvesinden sesli bir yudum aldı. Arif kaşlarını çattı.
"Nasıl yani nerede kalacaksınız?" Bu sefer Aygül teyze cevap verdi.
"İşte kuzum ben, Emine teyzen, Havva teyzen ve Rukiye teyzen burada kalıcaz." Elindeki fincanı önündeki sehpaya koydu.
"Burada derken?" Arif kibarlığı bir kenara bırakmış aklındaki şey olmaması için dua ediyordu.

Kızıl Okul | ArCenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin