~14~

105 5 67
                                    

Arif yatakta doğruldu. Hem hiçbir şey düşünemiyordu hemde çok fazla şey düşünüyordu. İsmi sorulsa cevap veremeyecek kadar az, zihnini susturamayacak kadar çok.

Saatlerce durmadan "Neden?" diye soruyordu kendine. Hiçbir sebep yoktu, hiçbir mantıklı açıklaması yoktu. Durup dururken en yakınının böyle bir şey yapması, çok saçma değil mi?

Aynı zamanda hiçbir şeye odaklanamıyordu. Bu durumda okula gitmesinin her ne kadar faysası olmayacak olsa da gitmek zorundaydı. O gün annesinin izin günüydü.

Arif ayaklarını sürüyerek yataktan kalktı. Formasını giyip yüzünü yıkadı. Aynadan boynuna doğru damlalar damlayan suratına baktı. Şişmiş ve kızarmış gözleri, bütün gece uykusuz kaldığını resmen bağırıyordu. Kurumuş dudaklarını ıslattı. Uzun zamandır su bile içmemişti.

Gözleri yüzünden boynuna kaydı. Eli Arif'in kontrolü dışında ilk önce zincire, oradan ucundaki Hilal'e gitti. Kolyeyi çıkartıp lavabonun yanına koydu.

Çantasını hazırlamadan omzuna alıp evden çıktı. Büyük ihtimalle neredeyse hiçbir dersin kitabını ve defterini almamıştı ama ilk defa bunu umursamadı. Çok uykusu vardı.

Bahçeye, ardından okula girdi. Başını özellikle önüne eğik tuttu. Herkes aynı olayı konuşuyordu ve Arif duymakta, Cenan'ı görmekte istemiyordu.

Merdivenlerden yukarı çıkıp sınıfına girdi. Kimseyle konuşmadan yerine geçip başını sırada kavuşturduğu kollarına gömdü. Gözlerini kapattı. Düşünmemeye çalıştı.

Sırtında hissettiği elle gözlerini açtı ama başını kaldırmadı. Tırnaklarından anlaşılacağı üzere Elmas'tı.
"Arif," dedi en nazik ses tonuyla.
"Noldu?"
Arif başını kaldırıp çenesini koluna yasladı.
"Bana ağladım deme sakın!" dedi bu sefer Elmas. Eh, bir nebze haklıydı. Arif'in gözlerine bakınca insanın aklına ilk uyumadığı değil ağladığı geliyordu.

Arif başını belli belirsiz iki yana salladı.
"Hayır iyiyim." Elmas kaşlarını kaldırdı.
"Bu senin iyi halin mi? Diğer Arif neydi o zaman? Fevkalade mi? Ben onu istiyorum da." Kapıyı tıklatıyormuş gibi Arif'in sırtına vurdu. Arif gülümsedi. Ağlayan bir çocuğu güldürmeye çalışıyor gibi hareket ediyordu.

"O Arif hiçbir yere gitmedi," dedi arkasına yaslanırken.
"Sadece uykumu iyi alamadım. Hem bak sana ne anlatıcam..." Arif tek ayağını altına alıp sıraya yerleşirken Elmasta gülümsedi. Sabaha kadar onu dinleyebilirdi.

Alper rahatsız edici derecedeki pozitifliği ve enerjisiyle diplerinde belirince Elmas haliyle kalkmak zorunda kaldı. Arif Alper'e belli etmeden ofladı. Selamlaşıp gene cama döndü. Tekrar mantıklı bir açıklama bulabilmek için düşünceleriyle birlikte derin bir yolculuğa çıktı.

Teneffüs zili çaldığında sıkıntılı bir nefes verdi. Cenan'ı şu kadarcık tanıyorsa yanına gelirdi. O yüzden yerinden kalkıp sınıftan çıktı. Okul saatlerinde kütüphene kilitli olduğu için tek seçeneği bahçeydi.

Hafif hafif kar atıştıran bahçeye çıktı.
Arka tarafa doğru yürürken arkasından isminin seslenildiğini duydu.
Elmas hızlı adımlarla ona doğru geliyordu.
"Cenan nerde? Neden bugün onunla takılmıyorsun?" Arif yan gözle Elmas'a baktı.
"Bunu gerçekten soruyor musun?"
Gözleri istemsizce 11-C'nin camına kaydı.  Tabii camdan kendisine bakan Cenan'ı görünce hemen geri Elmas'a döndü. Bu sefer Elmas anlatıyor, Arif dinliyordu.

"Ondan sonra annem öyle olmaz tatile gidelim dedi..." Elmas'ın cümlesi Cenan tarafından kesildi.
"Arif!" ikiside aynı anda arkasını döndü.
"Biraz konuşabilir miyiz?" Elmas Arif'e döndü. Arif göz ucuyla Elmas'a bakıp Cenan'a göstermeden 'git' anlamında hafifçe elini salladı. Elmas bir şey demeden uzaklaştı. Sınıfa çıkıp hemen pencerenin başına geçti.

Kızıl Okul | ArCenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin