Çatlayan başımı yok sayarak oturduğum masada gerindim. Sonunda kitabı tamamen düzenlemiştim. Çok zahmet gerektiren bir işti. Her bir cümleyi defalarca kontrol ediyordum. Ve sonunda bitmişti.
Emre pisliği yüzünden neredeyse kaç gündür uyuyamamıştım, sırf gıcıklık olsun diye teslim tarihini hakkı olmamasına rağmen öne çekmişti. Bana garezi vardı resmen bu adamın, hangi işe koştursam önüme çıkıyordu. Davranışları çok yılışıktı, küçük dağları ben yarattım edasında dolaşıyordu.
Her şeyden önemli mesele ise Cengo'dan başka bir şey değildi...
Bu işler, Emre'nin gıcıklığı veya tavrı, uykusuzluğum onu düşünmeme engel olmuyordu. Sürekli aklımdaydı. Onun için ciddi anlamda endişeleniyordum. Of!
Babamın o konuşmasını duyduktan sonra da endişelenmekte haklı olduğumu anlamıştım... Deşifre olma ihtimali olan komiserin Cengo olma düşüncesi bile kalbimi delicesine sıkıyordu. Ben sanırım Cengo'ya bağlanmıştım. Hislerim ise sanırım hoşlanmadan ileriye gitmişti. Sanırım.
Yoksa neden deli gibi onu merak edip özlüyordum ki? Of hadi ama!
Masadan hışımla kalktım ve salona girdim. Kerem salonda oturmuş dizi izliyordu, beni gördüğünde yüzüne tembel bir gülüş asıldı. Bir haftadır sanki moralimin bozuk olduğunu anlamış gibi benimle uğraşmıyordu. Aksine şebeklik yaparak beni güldürmeye çalışıyordu.
"Ooo ablam mağrandan çıktın mı sonunda?" dedi yüzünü garip bir şekle sokarak. Yüz ifadesine dayanamayıp kıkırdadım. Çarpılmış gibi duruyordu. Tövbe estağfurullah.
"He ablam çıktım mağramdan," dedim yüzümü onun gibi yapmaya çalışarak. Ne kadar başarılı olduğum tartışılırdı. Kerem gülerek kolunun altında olan yastığı bana fırlattı, hızlı bir refleksle yakalayıp tuttuğumda "Helal be," dedi gurur duyarak. Bu çocuk salaktı.
Salona aceleyle giren babam beline silahını sıkıştırıyordu, diğer eliyle de ceketinin kolunu giymeye çalışıyordu. Bir hışımla solana girmiş koltuğun üzerinde bırakmış olduğu telefonu almıştı. Onu da hızla cebine sıkıştırdı. "Beyza'm ben operasyona gidiyorum kızım, bu akşam gelmem beni beklemeyin kızım. Annene söylersin olur mu güzelliğim?" annem Ebru'nun annesine gitmişti evde yoktu. Babamın bu tavırlarına alıştıktım. Gecenin köründe bile evden kalkıp operasyonlara gidebiliyordu.
Ama şimdi içime bir sıkıntı girmişti.
"Olur baba, acil bir şey oldu sanırım?" dedim ağzından laf alma çabasına girerek. Ama nafileydi. Babam işle alakalı hiçbir şey şeyi evde konuşmazdı, geçen telefonla konuşmasını da şans eseri duymuştum. Babam sorunla birkaç saniye durdu, "Acil bir şey güzelliğim," diye üstü kapalı bir cevap verdi. Yanıma yaklaşarak saçlarıma kokulu bir öpücük bıraktı, Kerem'in de saçlarını karıştırdığında gülümsedi. Salondan çıktığında derin bir nefes aldım.
İçime kötü bir his çökmüştü.
Neden böyle olmuştu ki of!
✨
"Of Ceyda!" diyerek söyledim. Kızlar yanıma gelmişti bu gece yanımda kalacaklardı. Ceyda ise iyi bir kahve falcısı bulduğundan bahsediyordu. En son böyle dediğinde Toprak takıntısına sebep olan falcıya gitmiştik.
"Sustum ya!" trip atarak Pepe'li pijamaları ile koltuğa oturdu. Çok tatlı gözüküyordu cadı. Ebru'nun üstünde ise her zamanki gibi siyah bir eşofman takımı vardı. Ben şort atlet takılıyordum çoğunlukla. Öyle daha rahattı. Kışın bile şort giyerdim, evde öyle rahat ediyordum.
"Cengiz'den haber yok mu?" dedi Ebru yumuşak sesle. Dudaklarımı büküp omuzlarımı silktim. "Yok Ebru." dedim cılız sesle.
Babamın Cengo'nun bulunduğu yere operasyona gitme ihtimali... Cengo'nun deşifre olmuş olması veya zarar görmüş olması... Bu düşünceler zihnimde dönüp dolaştıkça nefes alamıyorum. Lanet. Ne ara bu kadar onu benimsemiştim.
"Beyza belki bugün yarın gelir, neden moralini bozuyorsun?" dedi Ceyda. Ona hak vererek kafamı salladım.
"Durun la!" diye yükseldi Ebru aniden. Yerimde anı yükselmesi karşısında irkildim. "Ceyda sen bu Toprak ile konuşmaya devam etmiyor musun? Ee sorsana adama. Niye burada karaları bağlamış oturuyoruz?" diye çok mantıklı konuştuğunda ağzım açıldı.
"Ebru neden önceden böyle mantıklı mantıklı konuşmadın? Bir haftadır kendimi yiyorum ya?!" dediğimde bilmiyorum derecesinde ellerini kaldırdı.
Ceyda telefonu çıkarttığı gibi Toprak'ı aradı. Ama maalesef ki onun da telefonu kapalıydı. "Şey o da operasyona gitmiş olabilir." dedi masumca. Ofladım. Ne operasyonmuş arkadaş?!
"Kızlar buraya gelin meyve hazırladım." diye içeriden seslendi annem. Hep birlikte kalkıp salona geçtik. Koltuğa geçip oturdum ayaklarımı Ebru'nun kucağına uzatıp rahat bir pozisyon aldım, Ceyda ise Ebru'nun omzuna kafasını koymuştu.
Annem halimize gülümsedi. "Emine teyze bu adam karısını aldatıyordu değil mi?" diye sordu Ceyda televizyonda oynayan diziyi göstererek.
"He kızım, kocasının arkadaşı ile aldatıyor." dedi açıklama yaparak. "Vay şerefsiz." diye mırıldandı Ceyda. Kerem bize garip garip bakıp önüne döndü. Bu çocuk uzaylıydı. Başka bir açıklaması olamazdı.
Annemin çalan telefonu salonu doldurduğunda annem, "Hayırdır inşaallah." diyerek telefonu açtı. "Alo... Evet benim." karşı tarafı dinlediğinde yüz hatları kasıldı. Hepimiz sessiz bir şekilde susmuş anneme kulak kesilmiştik.
"Hangi hastane?" dedi konuşma gücü bulamıyormuş gibi. Telefonu dinledikten sonra kapattı. Nefesimizi tutmuş anneme bakıyorduk, "Demir... Çatışmada yaralanmış. Ameliyata alınmış." söylediği sessizliğe bıçak darbesi gibi inmişti.
✨
Bir zamanlar her gün bölüm atan yazarınız vardı... Of her gün bölüm atmayı özledim 🤧 sizi bekletmekten nefret ediyorum. Ama inanın hiç vaktim olmuyor... Bu bölümü bile boş bulduğum kısa sürede yazdım, içime sinmedi fakat sizi daha fazla bekletmek istemiyorum.
Ay arkadaşlar kitap mutlu sonla bitecek ve kimse ölmeyecek (yani sanırım, şu anlık öyle planlarım yok) bazılarınız Cengo'yu gömmüş bile tövbe estağfurullah kdkdkkdkd bu iki bölüm sonrasında bizi çok soft sahneler bekliyor. Fazla dram ve kaos kasmayı sevmiyorum, bu kurgu tatlı olcakk. Oy vermeyi unutmayın sizleri öptümm ❤️ 🫂
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKOMİSERİN KIZI | Texting
General Fiction05***: Ya bir şey soracağım sence tembel hayvan ve koala yarışsa kim kazanır? Cengiz: Ne? 05***: Gayet ciddi soruyorum, sence hangisi alır? Cengiz: Ne bileyim ben? Cengiz: Saat gecenin üçü, aklına bu mu takıldı? Kimsin? 05***: Of evet merak edemez...