Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
İnsta: melodiyibul3.BİR ÇOK YARIN VAR
→→LADİN'DEN...
Kim bilir ki hayatın aslında size sunacaklarını? Sadece yarından bahsetmiyorum. Çünkü bir çok yarın var geleceğimize ev sahipliği yapan. İşte kim bilir o çoklu yarınlardan birinde sizi ne beklediğini?
Ya birileri biliyor mu?
Biliyorsa bizi neden uyarmıyor?
Yaşanacak olan felaketleri bilsek daha fazla önlem almamızdan mı korkuyor bu güç? Hem de ne yaşanırsa yaşansın sonucun aynı olacağı kesinken.
Bugünlerde değişmeyen bu sonlara takmış durumdayım. Çünkü gözlerimi her kapattığımda ve her açtığımda aklıma Hazel'in artık burada olmadığı ve benim bunu değiştiremeyeceğim geliyor.
Dört gün oldu.
Dört koca gün. Ama ondan hala tek bir haber bile alamadık. Kaçmış olsa bile bize haber vermez miydi?
Başına bir şey gelmesindense kaçmış olmasını diliyorum. Ama yine de onu tanıyorum. Her şeye rağmen kaçmış olsa bile bize bunu bildirirdi bir şekilde. Polisler henüz reşit olmadığı için bize haber vermemesinin gayet doğal olduğunu söylüyor. Çünkü o zaman mesele kaçırılma olarak değerlendirilir ve sevgilisi hapse atılırdı. Polisler diyor ki Hazel sırf sevgilisini korumak için şu an gittiği yerden bizimle iletişime girmiyor. Ama tüm bunlar sadece bir teoriden ibaret. Ya onu başına başka bir şey geldiyse?
O gün annemle ne konuşmak istemişti mesela? Neden yanına gitmek istemişti ya da neden son anda fikrini değiştirip annemin yanına gitmemişti?
"Annene sadece biraz zaman vermelisin." Kartal abi karşımda oturuyordu. Annemin yere devirdiği yemek masasını birlikte kaldırıp salonu eski haline getirmeye çalıştıktan sonra yemek yapmıştık. Dört günün sonunda bu evde ilk kez yemek yapılıyordu.
Biz tüm bunlarla ilgilenirken annem biraz dinlenmek istemişti. Ama aşağı indiğinde etrafı toparlamamızı hoşuna gitmemiş gibi bakıyordu bize. Siniri dinmiyordu. Hazel'in olmadığı her gün daha kızgın uyanıyordu. Daha fazla bağırıyor daha fazla onu yalnız bırakmamızı istiyordu.
Çünkü biliyordum her ne olursa olsun o da Hazel'in bir başkasıyla kaçmış olabileceğine inanmıyor ve başına bir şey gelmiş olabileceği ihtimalinden korkuyordu. Bunu biliyordum çünkü bende bundan korkuyordum.
Annem yemek yemedi. Aksine Kartal abinin onun için doldurduğu tabağı yere fırlatıp kafayı yiyip yemediğimizi sorguladı. Kızı kayıpken nasıl yemek yiyebilirmiş ki...
Annemin unuttuğu tek bir şey vardı kızım dediği kişi benim ikizimdi. Çocukken aynı şeyleri hissedebileceğimize inandığı için parmağına iğneyi batırıp bana acıdı mı diye soran ikiz kardeşimdi ortada olmayan kişi. Acısı acım olan kardeşimdi.
"Bazen hangimizin anne olduğunu sorguluyorum." Her şeyi yeniden birbirine katıktan sonra odasına çıkmıştı. Kartal abi benim içinde bir tabak doldurmuştu ama yiyecek halim yoktu. Açık söylemek gerekirse dört gündür Ongun'un zorla yedirdiği şeyler dışında bir şey yediğim yoktu.
"Gerçekten çok olgun bir kızsın Ladin." Dediğinde bunu iltifat olarak aldığım falan yoktu. Çünkü ben olgun değil çocuk olmak istiyordum. Neticesinde 17 yaşında olan ben 37 yaşında olan onlardı. "Ama o çok korkuyor. Sizi çok zor şartlarda büyütmüş ve şimdi kız kardeşin öylece ortalardan kayboldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİZ ÖLÜLER
Fiction généraleBazı geceler diğer gecelerden ayrıdır. Ölüm vardır, sessizlik vardır, yalnızlık vardır... Farkında değilsindir. Aynı döngü içine yaşadığını sanıyorsundur ta ki biri çıkıp her şeyin tepe taklak olduğunu söyleyene kadar → İkizlerin her şeyi hissettiğ...