ELLERİ KOLLARI OLAN YOKLUK

8 3 0
                                    

13. ELLERİ KOLLARI OLAN YOKLUK
→→

LADİN'DEN...

Karanlık. İçi dolu bir karanlık. Sağa yürüyünce bir şeylere çarpıyorum, sola yürüyünce bir şeylere çarpıyorum. Arkama dönüyorum, önüme bakıyorum hatta durduğum yerde bile üzerime fırlatılanların olduğu bir karanlık bu.

Yokluk. İçi dolu bir yokluk. Yas tutuyormuşum bu yokluğa, İpek öyle söylüyor. Ama bu öyle bir yokluk ki elleri kolları var. Sarmış beni dört bir yanımdan. Yanılıyorlar, ben onu tutmuyorum o beni tutuyor. Sanki henüz gitmemi istemiyor.

Annemi dinlemek istiyorum. Dediği gibi hayatıma devam etmek istiyorum. Bunun için sabah erkenden uyanıp hazırlanıyorum – hâlâ Hazel'in odasında uyuyorum. Belki yine onu görürüm umudu ile- okula gidiyorum. Erkenden koçun kapısına dayanıyorum. Yine eskisi gibi ona yardımcı olmak için ama benden bir dakika sonra bir oğlan geliyor. Burada ne işim olduğunu soruyor. Anlatıyorum ona ne için geldiğimi. Artık bu işle kendisinin ilgilendiğini söylüyor. Üzülüyorum ama hâlâ yapacak çok şey var diye düşünüp ponpon kız ekibin kaptanlığını yapabilirim diye düşünüyorum. Ben dans etmiyorum ama onlar için koreografiler ve müzikler seçiyorum. Kıyafetlerine kadar her şeyleriyle ilgilenirdim önceden. Ama daha içeri girmeden yeni bir kaptan bulduklarını görüyorum. Kıyafetlerini bile değiştirmişler. Artık mavi etek bile giymiyorlarmış. İşin garip yanıysa ben bunu daha yeni fark ediyordum. Ayaklarım gerisin mi geri yürüyor. Burada olmuyor. Üzülüyorum. Ama yine yapacak çok iş var diye düşünüyorum. Koşa koşa dergi için yayın odasına gidiyorum. – okulun artık bir yayın odası var, ayrıca editör seçimleri yapıp birkaç kişinin de gönüllü olarak ekibe alındığını duymuştum- önceleri dergiyi tek başıma ben yönetirdim. Zaten okula getirene kadar da bir çok şey yapmam gerekmişti. Şimdileri koca bir ekibi vardı. Ve görüyordum ki başında da başka biri vardı. Bensizlerdi ve gayet iyilerdi. Yine üzüldüm. Çünkü geç kalmıştım.

Annem haklı olmasına haklıydı. Hayatımı kaldığım yerden yaşamalıydım. Çünkü henüz nefes alıyordum. Ama atladığı bir şey vardı ki ben çok geç kalmıştım. O kadar geç kalmıştım ki bıraktığım tüm boşluklar tek tek doldurulmuştu. Benden geriye iz bile kalmamıştı. Ne koçun yanında ne ponpon kız ekibinde ne dergi de bir yerim yoktu artık. Önceden tüm bunlara sahiptim şimdiyse dış kapının dış mandalıydım.

Henüz yapacak çok iş var diye kendimi teselli ediyordum. Mesela rehber hocasının yanına gidilecek onunla tüm o geri kalınmış dersler için yeni bir plan oluşturulacak. Önceleri sınav haftalarında kafayı yer tek yaşam fonksiyonu olarak ders çalışma eylemini yerine getirirdim. Şimdi derslerden bu kadar uzak kalmış olmak biraz tuhaf hissettiriyordu. Ama daha rehber hocasının kapısına varmadan Pelin'i gördüm. Onu en son şehir dışındaki maçta görmüştüm. Eve bizimle dönmüştü. Aradan birkaç gün geçmişti ama ben hâlâ ona dokunduğumda gördüğüm o şey her neyse onun etkisindeydim. Hatırladıkça tüylerim diken diken oluyordu. Resmen kanlı canlı bir şekilde Hazel'in sesini duymuştum. Bu dürtü müydü ardından gitmeme sebep olan bilmiyorum ama bir anda kendimi onu takip ederken bulmuştum.

Ne bulmayı umuyordum bilmiyorum. Ama önümdeyken tek yaptığım sessiz adımlarla ilerlemekti. Bahçeye çıktığında hâlâ peşindeydim. Güvenliğin önünde bir çocuk vardı. Esmer ve Pelin'den oldukça uzun bir çocuktu. Üzerinde bizim okulun forması yoktu. sabahın bu saatinde neden kendi okuluna gitmek yerine bizim okula geldiğini anlamıyordum. Ne konuştuklarını da duyamıyordum. Bu yüzden sonucunu düşünmeden onlara daha fazla yaklaşıp "Merhaba." Dedim.

Pelin bana senin burada me işin var der gibi bakarken adını bilmediğim esmer çocuk gözlerini anlık olarak üst üste kırpıştırıp "Sen-" diyebildi.

İKİZ ÖLÜLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin