KİM BELİRLİYOR BU YANLIŞLARI

5 3 0
                                    

10. KİM BELİRLİYOR BU YANLIŞLARI?
→→

HAZEL'DEN

Hayat bazen müdahale gerektiriyordu kendi başına ilerleyemiyordu. Tıkanıp kalıyordu bir radde. İttirmek gerekiyordu ardından. Yoksa aynı yerde sayıp duruyordu insan. Ne ileriye ne de geriye doğru gidebiliyordu bulunduğu noktadan. Bu yüzdendir ki bazen insanların hayatına müdahale ederken buluyordum kendimi. İttiriyordum arkadan onları. Çünkü bazen herkesin bulunduğu noktadan kurtulmaya cesarete olmazdı.

Üç gün önce tam olarak bunu yaptım. Ongun'u arkadan ittirip ileri gitmesini sağladım. O maça hem koçu hem de Ladin'i çağırdım. Çünkü biliyordum ki Ladin bir şey isterse onu kıramazdı. Bu yüzden ikisini bir araya getirmem gerekiyordu. İşe yaramıştı hem. Sonrasında bana kızmıştı kızmasına ama her gün Ladin'i görüp onunla vakit geçirmekten oldukça memnundu. Babası hakkında konuşmamıştı henüz. Sanıyorum ki onlara takıma katıldığını söylememişti. Ama elinde sonunda öğrenirlerdi. Sadece bu süreyi uzatıyordu Ongun.

"Naber?" diye sordum Pelin'in yanına otururken. Son derse kadar benden kaçmıştı. Hatta son üç gündür sürekli benden kaçıyordu. Normalde sınıfta yanımda otururdu ama şu an başka birinin yanında oturuyordu ve bende onu zorlamak istemediğim için bir şey demeden Ongun'un yanında oturmaya başlamıştım. Ama sorun neydi anlayamıyordum.

"İyi." Dedi soğuk bir sesle. Bana nasıl olduğumu bile sormamıştı. Ki bunlar pek onluk hareketler değildi. Şimdiye çoktan baştan sona okulun dedikodusunu geçmiş olurduk. Ama şu an zorlamasam benle konuşmuyordu bile.

"Farkında olmadan seni kıracak bir şey mi yaptım Pelin?" aramız çok sık bozulmazdı. Hatta neredeyse hiç. Pelin küsen birisi de değildi. Söylediğim gibi o hiçbir şeyi umursamayan biriydi. Dokuzuncu sınıftan beri çok yakın arkadaştık ve ilk kez bana bu kadar uzun süre soğuk yapıyordu. Bilmek istiyordum. Onu incittiysem bunu düzeltmek isterdim. Çünkü onu çok seviyordum.

"Hayır." Dedi ama bunu söylerken bile beni kırdın diye bağırıyordu sesi. Hem kırgın hem kızgın bakıyordu gözleri bana.

"Hadi ama." Dedim kolunu dürtükleyerek. "Ne oldu?" onu böyle görmeye alışkın değildim.

"Hiç anlamayacaksın öyle değil mi?" dokunduğum kolunu bir hışımla kendine doğru çekip aramızdaki teması kesmişti.

"Neyi?" anlamadığım bir şey varsa bunun için üzgündüm ama bana anlatmadığı sürece konuya vakıf olmamda imkansızdı. Onu kıran hareketim neyse bana bunu anlatmadığı sürece farkında olmadığım için sürekli de yapacaktım büyük ihtimalle.

"Neden buna burnunu soktun ki sanki?!" hâlâ anlamıyordum. Konunun ne olduğunu bile bilmiyordum. En son maç günü doğru dürüst konuşmuştuk ve onun ardından bana tavır almaya başlamıştı. Eğer sorun o gün söylediklerimse bunu için özür dilerdim ama onunda pek alta kalır yanı yoktu. Çükü çekiştirdiği kişi benim kardeşimdi.

"Açık olur musun lütfen?"

"Kardeşini zorla getirip ortamıza bıraktın." Demesini beklemediğim için ağzım bir karış açık şekilde ona bakıyordum.

"Ondan hoşlandığını sanıyordum." Bugüne kadar da hep hoşlandığını dile getirmişti zaten. Bir anda ne olmuştu da ondan nefret eder hale gelmişti.

"Sorun ondan hoşlanıp ya da hoşlanmamam değil tamam mı!" Söyledikleri bir yana bir de bağırarak konuşuyordu.

"Sorun ne o zaman?" dediğim an kafamda şimşekler çakarcasına bir cevap belirmişti. Sorun kardeşimin Ongun'a yakın olmasıydı öyle değil mi?

İKİZ ÖLÜLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin