4: "prova"

645 44 53
                                    

herkese merabe👋🏻
_ _ _

Geçtiğimiz üç gün boyunca, İstanbul'a ayak bastığım andan itibaren, yaşadığım en sakin ve huzurlu anları yaşıyordum.

Neden diye kendimi sorguladığım son vakitlerimde ise telefonuma bir mesaj düşmüştü.

B.Alper Yılmaz:
İstanbuldayız
Yarın akşam gelirim
Çayı koy😜

Doğru ya. Barış yoktu.

Deplasman falan bir şeyler söyleyip şehir dışında olacağını da eklemişti ve üç gün boyunca hiç konuşmamıştık. Ona attığım modellerden birini seçip kendi zevkine göre bir şeyler ekleyip çıkarmıştı ve, sonunda, kalıbı çıkarabileceğimi söylemişti.

Onun tasarımını ve kalıbını çıkarmam benim çok zamanımı almamıştı ama kendisi burada olmadığından prova yapamamıştık.

Sonuç olarak zaten halihazırda acelesi olan bu işin, üç gün sekteye uğramasıyla daha da acelesi vardı artık. Ama bir diğer taraftan bakıldığında onun yokluğunda kendi işlerimin büyük bir kısmını halletmiştim. Yani kafam kısmen rahattı.

İtalya'daki ekibim yeni sezon kreasyonu için hazırladıkları tasarımları bana göndermişlerdi, onları inceleyip bir kaç ekleme yapmıştım. Buradaki stand işi Anton'dan aldığım bilgilere göre neredeyse hallolmuştu. Sen kendi bildiğin iş ile ilgilen ve burayı profesyonellere bırak Liv, demişti bana.

Ben de öyle yapıyordum. Tabiki gözüm kulağım olan Suzi bana her gelişmeyi bildiriyordu ve onayım olmadan hiçbir şey hallolmuyordu. Büyük patron olarak ben göründüğüm için...

Saat akşam 7'ye doğru gelirken mutfağa girip dolabımı kurcalıyordum fakat pek de iç açıcı şeyler olduğu söylenemezdi.

Fazla kalmayacağım nasılsa diye alışverişi minimumda tutmuştum ama pek de iyi bir fikir olmadığını şuan anladığım saatlerdeydik.

Mutfak masasının üzerindeki meyvelerden bir elma alıp salona geçtim. Tam oturacaktım ki, kapı çaldı.

Keyfimi bozmayı en iyi kim başarabilirdi derseniz, elbette ki bir adet kıvırcık. Kapıyı açtığımda karşımda onu beklerken yanında iki çocukla daha gelmişti.

Buradaki insanların emrivaki konusunda bir sıkıntısı mı vardı acaba? Ya da benim evim yol geçen hanına mı benziyordu?

"Hoşgeldiniz."

"Merhaba Ceylin. İşimiz çok uzun sürmez diye hep beraber geldik kusura bakma, buradan başka yere geçeceğiz de."

Başımı sallayıp kapıyı iyice açtım ve geri çekildim. Başta kıvırcık olmak üzere diğer ikisi de mahcup bir tavırla içeriye girdiler.

"Rahatsız etmek istemezdik özür dileriz pat diye geldik."

"Yo önemli değil, işimiz çok uzun değil zaten." diyerek Barış'a baktım. O da bana bakınca çoktan yayıldığı koltuğumdan hızlıca kalkıp yanıma geldi.

"Tamam siz beş dakika bekleyin. Geliyoruz."

"Biz de gelelim hacı. Ne yapacağız burda Kerem'i mi s-"

"Gel Berkan! Gel kardeşim."

Sonuç olarak sürü gibi atölyeme dalmıştık. İkisi kapının yan tarafındaki koltukta oturup etrafı incelerken ben de gün içinde tamamladığım kalıbı çıkardım.

Çok fazla provaya ihtiyacımız olacağını sanmıyordum. Yani umarım.

"Yüzünden nur damlıyor yine, beni bu kadar özlediğini belli etmesen..."

Laz Öküzü | BAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin