ben bunlara kotu sahne yazamiyorum drama queen skillerimi kaybettim
mac oncesi gecis bolumu💗😇
"Yani doğum gününde buradasın? Doğru mu anladım?"
Ocağın altını kısarken yanaklarımın içini dişleyerek göz ucuyla buradan görebildiğim merdivene bakıyordum ara ara. Boş kettle'i yerine koyarken omzum ve kulağım arasındaki telefonu elime aldım.
"Bilmiyorum Pelo. Gitmek istemiyorum, hem nasıl gideyim? Ama Luka ile de aramı düzeltmem lazım, kırıldı bana."
"Ay o da! Yırtık dondan çıkar gibi çıkıp duruyor, aşk üçgeni oldu başımıza ya! Boşver Ceylo onu, eniştemle ilgilenir misin sen?"
Eniştesi günlerdir rahatsız etme modunda çalışıyordu.
Gözlerimi devirerek kalçamı ocağa yasladım. Konferans konuşması yaptığımızı Azra bağıra bağıra konuşana kadar unutmuştum, Pelin daha mantıklı ve anlayışlıydı her zamanki gibi.
Azra da... Azraydı işte.
"İlgilenemiyorum canım. No-Frost gibi dolanıyor çünkü evin içinde, huzursuz ediyor beni."
Yalan değildi.
İyiye gitmesi gerekirken, mental anlamda, kötüye gidiyor gibiydi ve benimle de konuşmadığından onu anlayamıyordum.
Ben de üstüne gitmek istemiyordum, kendini kötü hissettirmek istemezdim. Ama böyle de biz kötü oluyorduk ve kısır bir döngü gibi geçip gidiyordu günlerimiz.
Melih Bey her gün eve geliyordu, Barış kendi ekibi ile çalışmak için her gün evine gidiyordu, çalışmaları artmıştı ve bir tempo içindeydi her gün.
Bu meşguliyetin ona iyi geldiğinin farkındaydım ama biz biraz uzaklaşmıştık.
Sebebini soruyordum sıkıntımız yok diyordu, üsteleme fırsatı bile vermiyordu bana. Ya konu değiştirip lafı ağzıma tıkıyordu ya da anında kendine bir meşgale bulup gidiyordu. Ben de tamam demekten başka bir şey yapamıyordum.
Ki zaten yaptığımda hemen değişiyordu ifadesi.
Tribal enfeksiyonlardaydı bir kaç gündür. Sabırlı olmaya çalışıyordum ama taş olsa çatlardı herhalde.
"O nasıl düşünüyor acaba? Konuşmadınız mı hiç?"
Kendisini görebilirsen sorup bana bildirir misin Azracım?
Senin onu görme ihtimalin, benim onu görme ihtimalimden daha yüksek de şu sıralar.
Sabah aynı saatte kalkıyorduk, o evine ben de Derya'nın şirketine gidiyordum.
Erken gelebilirsem Barış öğlen geldiğinde bir saat falan yüzünü görebiliyordum çünkü sonrasında Melih Bey ile çalışmaları oluyordu.
Öğleden sonra geldiğim zamanda ise o çoktan evden çıkıp tesise gitmiş oluyordu, o eve geldiğinde de ben atölyeme tıkılmış bir halde krizlerle ve toplantılarla uğraşıyor oluyordum.
Sürekli kendi evi ile benim evim arasında git gel yapmaması için orada kalmasını söylemiştim, istiyorsa ben onda kalırdım ama saçma bir şekilde bana düzenini bozma benim için, diye bir bahane sunmuştu. Onda kalmam benim iş yükümü artıracaktı ama idare edebilirdim. İstememişti.
Her gün çalışmalardan sonra yorgun bir şekilde evden eve gitmekten keyif alıyorsa kendi bilirdi.
Sıkıntılı bir nefes vererek gözlerimi kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laz Öküzü | BAY
Hayran Kurgu"Seni ne doktorlar ne mühendisler, ne İtalyan'lar ne Fransız'lar istedi de..." Gözlerini devirip sahnenin ortasında, davul sesi eşliğinde çevresindeki otuz kişiyle oynayan adama baktı, "Şu aldığın öküze bak."