22: "elit keko"

442 60 56
                                    

selam gecis bolumu👍🏻

Sabah tuhaf bir sesle gözlerimi açtığımda ilk başta alık alık etrafa ve göğsümde uyuyan Barış'a baktım. Hayvan gibi cüssesi altında eziliyordum ama o pek rahat görünüyordu. Göğüslerim üstünde uyuyan yüzünü kıvırcık saçlarından dolayı net göremesem de, uzun burnu ve öne çıkardığı dudaklarını görebiliyordum. Tatlı uyuyordu.

Gerizekalı gibi suratına daldığımı aynı sesi tekrar duyup irkildiğimde anladım. Sesin kaynağı kapıdan geliyordu. Tahta kanadın arkasında muhtemelen boğuşarak bir şeyler yapan Pablo ve Lila'nin ara sıra kapıya çarpma sesleri geliyordu. Gözlerimi kapatarak başımı geri yastığa düşürdüm.

Dün duşta biraz oyalanmıştık. Gerçekten bir haftadır eski temposunda spor yapamadığı için bir kudurukluk, abartı bir enerjisi vardı ki bunu dün gece gayet net görmüştüm. Zorla onu yatağa çekip uyutmasam uyumayacaktı.

Ki bunu yapmak benim için oldukça zor olmuştu. Bilmem farkında mıydı ama.

Elimi, saçlarının kabarık kıvrımlarına attım ve parmaklarımı doladım kıvırcıklarına. Rengi güzeldi ama çok yıpratmıştı saçlarını. Dudaklarını ıslatıp ağzını şapırdatarak kafasını oynattığında güldüm, yattığı yerde iki kocaman yastık vardı ama gelip benim üstümde uyuyordu. Bu kadar yakın temasla uyumayı hiç sevmezdim, ben tek uyumayı severdim. Ama Barış yanıma yattığında ve beni adeta mengeneye sardığında bundan hiç rahatsızlık duymadığımı anlamıştım. Ona özel bir şeydi. Hem, kendisi bana sarılmasa da illa bir şeylere sarılıyordu. Bana bir şekilde temas ediyordu, orası ayrıydı, bazen bacağını bacaklarıma atıyor, kolunu belime sarıyor ya da en basiti elini elimin üstüne kapatıyordu. Çok çabuk darlanan ve üstündeki şorttan bile sıkılan birine göre, uyurken bu temas etme bağımlılığı beni şaşırtmıştı. Çünkü dediğim gibi bana sarılamasa sarılacak bir eşya buluyordu. Şuan tek kolunun altındaki ufak yastık gibi.

Gülümseyerek baş ucumdaki saate baktım. Daha çok erkendi bu yüzden yeniden gözlerimi kapatacaktım ama önce tuvalete gitmem lazımdı. Barış'ı kaldırıp yastığına alamayacağım için onu uyandırmak yerine hafifçe kıpırdanarak kalkmayı denedim ama belime sardığı kolunu daha da sıkılaştırdı.

"Barış..."

"Ne?"

Gözlerimi devirerek karnımdaki kolunu çektiğimde sızlandı. Dirseği mesaneme baskı yaptığından her an çok çirkin bir sahne yaşanabilirdi burada. Bu çarşafları aynı gece üçüncü kez değiştirmeyi o kadar istemiyordum ki, sızlanmasını umursamadan kolunu ittirip doğruldum.

"Nereye gidiyorsun ya?"

"Altıma mı işeyeyim?" Söylene söylene ayaklandığımda Barış hiç istifini bozmadan az önce kalktığım yerde uyumaya devam etti. Başı boşluğa düştüğünden benim yastığımı çekip kafasının altına koymuştu ve koca yatakta çapraz bir şekilde uyuyordu.

Çişimi yapıp oldukça rahat, adeta bir pamuk gibi yatağa döndüğümde onun tarafına yatıp ayaklarımla uzun bacaklarını ittirdim.

"Ayıyla uyuyorum ya..."

Normal insan gibi soluma dönüp ellerimi yastığın altına koydum ve gözlerimi kapattım. Yanımdaki çoktan bilmem kaçıncı rüyasını gördüğünden bu sefer bana sırnaşamamıştı.

*
Gözlerimi açma sebebim bu sefer herhangi bir ses değildi, kokuydu. Ellerimle yüzümü ovuşturarak yatakta doğruldum, saatten önce ilk baktığım yer Barış'ın yatıyor olması gereken fakat kırışmış çarşaftan başka bir şey olmayan yanımdı. Uzanıp onun tarafındaki dijital saate eğildiğimde de saatin 7 olduğunu gördüm. Alarmım yarım saat sonra çalacaktı.

Laz Öküzü | BAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin