Nehirin ağzından:
Herkes perişan olmuştu, kimsede konuşucak hal yoktu, aradan 1 gün geçmişti, Eylül kimseyi görmek istemiyordu, odada sadece yüzbaşı vardı, krizleri geldiği zaman yüzbaşı sakinleştiriyordu, bu akşam taburcu ediceklerdi, kendisine gelmişti ama hala ağrıları oluyordu sadece 1 kez konuşmuştuk.
Halamın yanına gittim, "hala hadi gel elini yüzünü yıkayalım"dedim ama nafile ne bana baktı ne de ses verdi, cama bakıp eylüle bakıyordu. İlk ucakla buraya gelmişti, Eylül ilk başta yüzbaşını istemesede ona ihtiyacı vardı. Eylülü tanıyorsan kendine geldiği zaman yüzbaşı ile konuşmayacaktı, eylüle baktım kafasını yüzbaşının koluna koymuş uyuyordu. Yüzbaşı sandalyede oturmuş gözlerini kapatmıştı.
Halam konuşmaya başladı, "benim kızım ailesi dışında elin yabancısını çağırıyor yanına"
İlyas enişte, "elin yabancısı dediğin kişiye vatan emanet ediliyor hanım"
Halam güldü, Eylül küçükken askerlere takıntılıydı hala da öyle yoldan geçen askeri görse ağzı açık kalıyordu. Halam askerlerden uzak tutmaya çalışmıştı. Ama kendisi bir askerle evliydi.
Askerlerden değil, kızını tehlikeye atmak istemiyordu, ama kızı bı kere bı askere vurulmuştu oda yüzbaşıydı. Hayır diyip inkar etse bile ben anlardım. Ben kuzenimi tanırdım, yüzbaşından elektrik alıyordu. Ama bağlanmak istemiyordu.
Beni bu düşüncelerden sıyrılmamı sağlayan şey yüzbaşının odadan Eylülle çıkmasıydı, bize doğru yürüdü. Gözleri bana döndü, gülümsedim, herkes gülüyordu.
Yüzbaşı arkasından izliyordu, İlyas enişteye gidip sarıldı, "güzel kızım".
Eylül ağlamaya başladı, ardından halama gidip sarıldı. Halam konuşmadan doya doya sarıldı, Eylül'ün yüzünü ellerinin arasına alıp baktı ağlamaya başladı.Devrimle sarıldılar, önüme geldi, yüzü çökmüştü, gözlerinin altı morarmıştı. "Yüzüm çok kötü değilmi??"dedi, sesi kısık çıkmıştı. "Hayır hala çok çok güzelsin"dedim, omzuma vurdu, omzumu tuttum, "Gücün hala yerinde maşallah"dedim gülüp sarıldı.
Asaf abiye baktı, bişey demeden yüzbaşının yerine geçti. Time başını salladı, "valla doktor abla komutanım sizi öyle gördü ya adamın sülalesine kadar araştırdı"dedi doğu, ardından, "vallaha komutanımın başına silah dayamasalardı daha erken gelicektik"dedi, pot kırmıştı. Ortamda derin sessizlik oluştu. Hakan amca, "yakalandınızmı siz"dedi, doğu, "yakalandık albayım, komutanımın kafasına silah dayadılar ama sadece onu aldılar komutanım Eylülü almaya giderken yakalandı kapıdan içeri gidicekken tuttular o an zaten Baran aradı komplo kurmuşlar. Aslında biz oradaydık, komutanıma zorla söylentiler onu"dedi, yüzbaşı doğunun koluna geçirdi.
"Ne komutanım yalan mı.", "kes sesini doğu"dedi.
Eylül yüzbaşına döndü. Yüzbaşı, "ben çıkış işlemlerini halledeyim"diyip gitti. Eylül hala şoktaydı. Devrim doğunun yanına gidip koluna vurdu, "biz sana sus demedik mi lan"dedi, doğu şuan fark ediyordu. "SIÇTIK"dedi can, "komutanımın operasyonlarına el konulcak onun yerine kartal gidicek, sıçtım sikicek beni."dedi doğu, Eylül, "hicbirsey olmayacak"dedi, timin şuan bütün umudu Eylüldü.
Yüzbaşı geldi, "hadi gidelim"dedi, doğuya bakış attı. Hakan enişte, "Görevlerine el konulcak yüzbaşı"dedi, tekrardan, "senin yerine kartal olucak"dedi. Yüzbaşının çenesi kasıldı.
"Hayır"dedi Eylül, bütün bakışlar ona döndü, "dayı bilmeyen tek kişi sen ve bendik"dedi, "babam biliyorsa senin bilmemen gerekmiş eğer yüzbaşı orda sana deseydi, şuan Baran değilde yüzbaşı ölmüş olurdu, eğer babam yüzbaşına güvenmeseydi zaten sana haber verirdi, kartalla aralarındaki problem ne bilmiyorum ama o adam yüzbaşının yerine geçemez"dedi, herkes açık ağızla eylüle bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzbaşım
Randomdoktorluk mesleğinde başarılı olan Eylül ceren Öztürk, arkadaşı Nehir ile tayinini isteyip Hakkari'ye gitmişlerdir, onları orda yeni bir hayat başlıyordur.