Uyandığımda lanet olan yerdeydim, gerçekten beni bunların eline mi vermişlerdi, güvenim kalbim paramparça olmuştu, içeri Baran denen köpek girdi "günaydın Eylül doktor"
Yanıma geldi, saçlarımı geriye attı, gözlerime baktı, heryerim ağrıyordu, işaret parmağı dudağımın üstünde gezindi yanağını yanağıma yasladı kulağıma yaklaşıp bir anda iğneyi omzuma geçirdi.
Geri çekti, boynumu öptü, o an igrendim kendimden, bıçağı çıkarıp çenemde omzumda gezdirdi, "yüzbaşının ismi ne"dedi, sustum herkes isminin peşindeydi büyük ihtimalle. Kimse bilmiyordu, "öldürsende söylemem"dedim zar zor çıkan sesimle.
Güldü, bıçağı çenemin altını çizerek şunları söyledi, "ya söylersin ya da heryerin delik deşik ederim"
"Dedim ya öldürsende söylemem",çenemden akan kanlar beyaz tişörtü kırmızıya boyanmıştı, göğsümün arasında gezdirdi, kalbimin üstüne getirdi, dudaklarıma yöneleceği sırada silah sesleri yükseldi Baran korkudan tir tir titriyordu belinden silahı çıkardı, ilk önce karnıma ateş etti ardından kollarımı ayaklarımı çözüp arka kapıdan çıkarıp siyah araca bindirdi. Ağzımı bağladı "GAZA BAS LAN"
İkiside korkudan tir tir titriyordu, "abi arkadan geliyorlar"dedi öndeki it. Kan kaybından gözlerim karardı, nefes alamıyordum, "SÜR LAN BİZİ YAKLARLARSA ÖLDÜRÜRLER"
Doğruları bilmeniz ne kadar da güzel demek vardı şuan. Ama diyemedim, ardından arabanın camları patladı camlar kollarıma sıçramaya başladı, bişey hissetmiyordum, bıçağı çıkarıp omzuma geçirdi. Göz yaşlarımı saklayamadım, acıdan kendimden geçtim, kollarım kanıyordu. Ardından araba durdu, saçlarıma yapışıp dışarı çıktı. Gözlerimi açmaya çalıştım, karşımda duran kendisinden tiksineceğim yüzbaşı, devrim ve doğu vardı.
"Bak senin için ne hallere düştü bu güzel kız"dedi Baran yüzbaşını göstererek, karnımdan akan kanlar içinde yere düştüm. Yüzbaşının sert ve kalın sesini duydum.
"Sana dedim Baran o kızın saçının teline zarar gelirse seni yaşatmam kaçacak yer ararsın dedim mi dedim"dedi, gözleri bana kaydı ardından, "şimdi o kelleni eline verme zamanı geldi"dedi, baran güldü bayılma raddesine geldim gözlerim gidiyordu, Baran omzumdaki bıçağı yavaş yavaş oynatmaya başladı
Gözlerimi sım sıkı kapattım. Açarsam ölecekmiş gibi hissediyordum bıçağı oynatınca bağırmaya başladım. Baranın kellesi gözlerimin önüne geldi. Saçımda ki ellerin gitmesi ile daha fazla kalmayan gücüm ile yere düştüm. Sırtım soğuk karlarla kaplanmıştı. Karlar kana bulandı.Yüzbaşı hızlıca yanıma gelip başımı bacağına yasladı, sıcak elleri vücudumda gezindi, en son duyduğum şeyler, devrimin "komutanım helikopter geldi"
Demesi kendimi yüzbaşının kollarının arasında buldum. Yüzbaşının bağırması ile irkildim. "SİKEYİM!!! EN YAKIN HASTANEYE İNİŞ YAP!!"sonrası yok zaten....
Nehirden:
Askeriye koridorunda dönüp duruyordum bu 1 gün içinde askeriyeye olan çatışmadan dolayı Eylül kaçırılmıştı. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen kuzenimle, dostumla, kardeşimle düşünmekten kafayı yiyecektim. Kalbime sancılar giriyordu, kafam almıyordu neredeydi bu kız üşüyormuydu, açmıydı.
İlyas enişte çıktı hızlıca, yanına gittim, "enişte Eylül bulundumu"dedim, başını salladı. "Hastanede durumu kritikmiş kızım ölebilirmiş"dedi, şok içinde yerimde kala kaldım. "Hastaneye gidiyoruz şimdi"dedi, başımı salladım hızlıca arabaya bindik.
Asaf da gelmişti en son Eylülle küslerdi ve şuan can çekişiyordu, gözlerim dolmuştu, ben doğrumu duymuştum ölebilirmiş dedi değilmi. Yolda etmediğim dua kalmadı, korkudan elim ayağım boşalmıştı. Tir tir titriyordum, hakan enişte gaza bastı hızlıca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzbaşım
Aléatoiredoktorluk mesleğinde başarılı olan Eylül ceren Öztürk, arkadaşı Nehir ile tayinini isteyip Hakkari'ye gitmişlerdir, onları orda yeni bir hayat başlıyordur.