Aradan geçen 4 yılın ardından hayalime kavuşmuştum öğretmenliğimin ikinci yılana girmiştim . Sınıfıma göz gezdirirken başarmanın sevinci ile dolmuştu kalbim. Bugün ki yaptıracağım etkinlikleri hazırlayıp kontrol ettikten sonra çocuklar gelmeden fotokopi çıkartmaya karar verdim.
Sınıfımdan çıkarken gelen öğrencim Aras ile gülerek günaydın dedim ardından etkinlik çıkarıp geliceğimi söyleyerek başını okşayıp oyun oynamasına izin vererek sınıftan çıktım.
Fotokopi odasına girdiğimde düşünmeye başladım. Bu kesinlikle kaderin benimle oynadığı bir oyun olmalıydı ben onu unutmaya çalışıyorken sınıfıma gelen öğrencilerim arasında illaki onunla aynı isme sahip olan bir öğrencim oluyordu ve öyle tatlı oluyorlardı ki sevmemek elde değildi ne kadar bazen yaramaz olsalar da mesleğimi seviyordum bu yüzden isimleri ve yaramaz olmalarının bir önemi kalmıyordu .
8 tane prenses boyama çıkarttıktan sonra 12 tane prens resmi boyaması çıkarttım bugün bununla ilgili bir hikaye okumayı düşünüyordum zaman kalırsa yani hikâyeden sonra boyama yaparlardı bu yüzden önceden hazırlamıştım. Kağıtları alarak sınıfıma geçtikten sonra biraz oyun oynamalarına izin verdim ardından tüm öğrenciler geldiğinde sabah sporu ile güne başlamış daha sonra ise kahvaltı için sınıftan çıkmıştık.
Çocuklar ellerini yıkayıp masaya geçip hazırlanan yemekleri yerken bende kendime bir tabak hazırlamaya başladım bu sırada Tuğçe de öğrencilerini sınıftan çıkartmış ellerini yıkatıp masaya geçmelerini söyleyerek yanıma gelmiş kendi için bir tabak hazırlamaya başlamıştı .
Bana kaçamak bakışlar atıyor konuşmaya karar verip sonra da vazgeçiyordu nasıl söyleyeceğini bilemiyor gibiydi bu yüzden daha fazla dayanamayıp konuşmaya başladım.
"Ne söyleyeceksen söyle artık kıvranıp durma karşımda"
"Söyliyim de nasıl söyleyeceğimi bilemedim "
"Neyi ? "
"Afra bugün ayın kaçı ? "
"Eylül'ün 19'u noldu ki ? "
"Hatırlamıyor musun ?"
"Neyi hatırlamıyorum ?"
"Bak söyliycem ama üzülmek yok "
"Tamam söyle artık "
"Of tamam "
"Afra "
"Tuğçe "
" Afra , neyse boş ver "
"Tuğçe çatlatıcan illa insanı meraktan söyle artık" derken çocukları kontrol ediyordum.
"Afra bugün onun doğum günü"
Kimi demek üzereyken aklıma gelen isimle tabağımı elime alıp oturduğum yerden kalktım, Tuğçe birşeyler söylese de onu dinlemeyip konuştum.
"Ben doydum sana afiyet olsun"
Tabağı mutfağa koyup öğrencilerimin tabaklarını kontrol etmeye başladım .
Tuğçenin kötü bir amacım yoktu biliyordum çünkü ilk zamanlar belli etmesem de onu çok özlemiştim eksikliğini hissetmiştim bunu da İlk fark eden Tuğçe olmuştu bazı zamanlar uzun uzun yaşananları anlatmıştım ona bu yüzden benim hatırladığımı düşünüp nasıl hissettiğimi sormak için söylemişti ama ben hatırlamamıştım.Çocuklardan bazılarının parmak kaldırdığında tabaklarını kontrol etmeye başladım çoğunun bitirdiğini gördüğümde ellerini yıkayıp sınıfa geçmelerini söyleyerek lavaboya gidip yüzümü yıkayıp kenidme geldikten sonrasaçımı topladım peçete ile yüzümü kuruldım sonra sınıfa geçip sırasıyla etkinlikleri yapmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Atlı Prens
ChickLitPlatonik aşk olduğu çocuğa yazan genç bir kızın hikayesi aralarında ki tek sorun adamın sevgilisinin olması... ↓↓↓ Anlık bir kararla yayınladım umarım sizde bir şans verirsiniz 💜 ( Bazı yerlerde argo kelimeler bulunuyor) 💫