Gizli

51 6 2
                                    




Herkes masayı kurmaya yardım etmeye başlarken kapı çalmış Doruk sekerek kapıyı açmaya gitmişti. Mutfaktan son tabağı getiren Asaf ile Atlas gördükleri kişi ile duraksadılar.

Albay. Atlas'ın babası.

"ne işin var burada?" şaşkınlığını hızlı atan Atlas doğruca babasına gözlerini dikmişti. Albay gözdevirmiş. "Bende seni gördüğüme sevindim oğlum" "dede?" Araf babası ile arasının bozuk olduğunu bildiği dedesini görmesi ile şaşırmıştı.

Albay, Araf'a gülümsemiş saçlarını okşamıştı. "yüzbaşı acil konuşmamız gerek"

Asaf şuan morelinin bozulmasını istemesede emre karşı gelemezdi. Elindekileri yanındaki Ateş'e vermiş Albayı eli yönlendirerek şuanlık boş olan Araf'ın odasına girmişlerdi.

"buyrun" asaf sandalyeyi işaret edince Albay oturmuş Asaf ise karşıdaki yatağa oturmuştu. "evet Albayım sizi diliyorum"

"Atlas herşeyi hatırlıyormuş" Asaf sadece kafa salladı ama karşısındakinin rütbesi yüzünden konuşmak zorunda kalmıştı. "evet albayım hatırıyor sizlerin onları göz göre göre ölüme yollamanızı gayet iyi hatırlıyor" sesi sert çıkmıştı ama bunu umursayacak durumda değildi.

"tam olarak öyle değil Asaf.." Asaf bir Albaydan ziyade kayınpeder olarak konuştuğunu anlayınca oda resmiyeti bir kenera itmişti.

"nasıl tam olarak öyle değil. Sadece dört. Dört kişiyi neredeyse iki yüz kişilik bir ordu karşısına ölmek için yolladınız. Ve üselik bu adamlar bölgenin en iyi saha adamları. Bunun başka nasıl bir açıklaması olabilir. Ya ben gördüm ben. O bölgedeki haritadaki yoğun terör oranını. Şimdi nasıl öyle değil diyebiliyorsunuz. Ne kadar aranız bozuk olsada o kanınızdan canınızdan oğlunuz onu nasıl yollarsınız..aklım almıyor cidden."

"ben mi yolladım?!" Albay sinirle ayağa kalkmış volta atıyordu. "ben mi yolladım Asaf. Görev haberi o kadar ani geldi ki bir saat içinde o kadar kilometreyi nasıl aşarak geldim bilmiyorum ama buna rağmen geç kaldım çoktan yola çıkmışlardı"

Asaf sinirle yüzünü ovuşturmuş "o zaman kim neden kendi vatanının askerini ölüme yollar ha?"

Albay dudaklarını ısırmış ve kalktığı yere geri oturmuştu. "bu yüzden buraya geldim yüzbaşı." "nasıl?" "dinle beni...bugün sen ve timin sabaha karşı beşte göreve çıkıyorsunuz. Tam o bölgeye. Köyde yaklaşık bir aydır sivil asker bulundurdum onlarda size yardımcı olacak iş birliği yapacaksınız. Çünkü tahminlere ve istihbarata göre o itte orada  olacak onun için gideceksiniz"  "ee aynı şeylerin olmayacağı nerden bilelim? Ortada bir köstebek var önce o halledilmeli."

Albay sıkıntı ile nefes vermiş "köstebek bulundu ama ölü olarak" "ne? nasıl?" "herşeyi baştan anlatıyorum" Asaf tepkisiz kalmış biran önce öğrenmek istiyordu.

"istihbarat başkanı. bizzat oymuş köstebek" "ne!..eğer öyle bişeyse devlet nasıl.." Asaf diyecek söz bulamıyordu bu durum çok can acıtıcıydı. Nasıl olurda vatanını bir haine satardı.

"bizde bilmiyoruz tam yakaladık ki. Yani uzun zamandır göreve gitme emrini vereni arıyordum. En son buldum tam ipini çekecektik ki o bölgede hatta aynı mağrada ölü bulundu. Orada tek başına ne yapıyor bilmiyoruz ama tek bir kurşunla ölmüş. Kalbinden hiçbir karşı koyma ve ilaç etkisi yok...alakasını hala bilmiyoruz yeni istihbarat başkanı bu durumu saklı tuttu. Ki hala öyle bunu yapan bulunana kadar öyle kalacak. Ve tüm oklar Alparslan ve Tugay'ın katilini gösteriyor o yüzden şuan hareketlilik sezdğimiz o bölgeye gideceksiniz. O piçi sağ istiyoruz."

Asaf öğrendiklerini hazmettikten sonra sırıtmaya başlamıştı. "o piçi size sağ getireceğimi düşündüren ne? hem Atlas ve Kılıç'ın intikam almaya hakları var"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 27 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Soldier (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin