Bölüm 11. Hastane

8K 531 54
                                    

Hastanenin koridorlarında sinirle yürürken kendi kendime konuşuyordum.

"Keşke meâli istemeseydim! Belki okur da aklederdi!" 

Hastanenin iç boğan koridorlarını döne döne çıkışa ulaştım nihayet. Kendimi kapıdan dışarı attığım gibi derin bir nefes aldım. Sevmiyordum hastaneyi, hastane kokusunu, hemşire ve hekimleri.. Hastaneye dair bilimum hiçbir şeyi sevmiyordum işte.

Hastanenin bahçesinde ilerlerken şöyle bir durdum. Abime haber vermem gerekiyordu. Elimi çantamın içine sokup dibinden telefonumu çekip aldım. 

Höh, 6 cevapsız arama mı?! Aramaların hepsi abimdendi. Bu da demek oluyordu ki, Bay Sakal abime telaşla -ve sinirle- dershaneden çıktığımı söylemişti. Hemen isminin üzerine dokundum. Telefon aramaya geçince kulağıma dayayıp açmasını beklemekten başka yapacak bir şeyim yoktu. 3.çalışta açıldı telefon.

"Neredesin sen?!" Abimin sesi o kadar yüksek ve korkutucu çıkmıştı ki elimde telefonla hastanenin bahçesinde sinivermiştim. 

"Ben.. abi.. be..şey..."

"Sus! Neredesin dedim?! Dershaneden çıkıp gitmişsin?! Samet aradı haber verdi. Kimseye bir açıklama yapmamışsın. Aklım çıktı kızım. Meraktan öldüm. Telefonu da süs diye aldık herhalde sana?!"

Samet de yememiş içmemiş abime haber etmişti! Bunun hesabını da soracaktım ama şu an aklım o kadar karışıktı ki...

Bir tarafta İshak Amca, diğer tarafta Efe'den duyduklarım.. Alt üst olmuştu dengem. Normalde abimin böyle bağırmasına aynı şekilde sesimi yükselterek cevap verirdim fakat o an mec'âlim yoktu.

"Abi.. Beni gelip alır mısın?"

Abim sakinliğimden bir şey olduğunu anlamış olacak ki bir an duraksadı. 

"Ne oldu Seza? Konum at geleyim hemen."

"Abi İshak Amca hastanede. Rahatsızlanmış, haberim olunca sığamadım hiçbir yere. Çıkıp geldim hemen. Gelip alır mısın beni hemen, lütfen?"

Abimin telefonda derin bir iç çektiğini duydum. Hemen ardından, "Tamam, yakınım zaten oraya. 15 dakikaya gelirim. Dikkatli ol," deyip kapattı telefonu. Ben de kenarda gözüme çarpan banklardan birine doğru ilerledim. Güneş vurmayan banka oturup çantamı yanıma koydum. Derin bir nefes akıp gözlerimi kapattım. Gözlerimi açmak istemiyordum. Günümün daha ne kadar kötüleşebileceğini görmek istemiyordum.

Evet, Efe'den başka bir şey beklenmezdi ama ne bileyim.. İnsanların arkamdan çok daha fazlasını söylediklerini biliyordum. Söyleyebilirlerdi, umrumda değildi. Fakat yüzüme karşı -muhabbetim olan birinden- duymak beni çok sarsmıştı. Yedirememiştim duyduklarımı. 

Bir yandan İshak Amca'nın durumu, diğer yandan Efe'den duyduklarım salak gibi yapmıştı resmen beni. 

"Af Allah'ım, yardım et.." diye mırıldandım kendi kendime.. Bankta zaman nasıl geçti anlamadım. Abim yanıma oturduğunda korkuyla sıçradım. Hemen elini omzuma koyup, "Sakin ol.. Şşş.. Ne bu halin böyle?" dedi. Yapılabilecek en mantıklı şeyi yaptım. Kafamı abimin göğsüne dayayıp iyice ona yanaştım. Abim de kollarıyla beni iyice sardı.

"Tamam abisinin balı. Kendine gel, yanındayım ben... Tamam, geçti... İyi misin sen şimdi?"

Sadece kafamı salladım. 

"İshak Amca'nın yanına alıyorlar mı? Bir yukarı çıkıp geçmiş olsun diyeyim.."

Yine kafamı sallayarak cevap verdim. Ağzımı açmak istemiyordum. Abim başımı okşarken, "Haydi o zaman gidelim şuradan. Hastanelerden oldum olası nefret etmişimdir zaten," dedi.

HissikablelvukuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin