Bölüm13. Dersane

6.1K 441 86
                                    

Bilincim yavaş yavaş açılıyor gibiydi. Bunu etrafımdaki sesleri duyabilmeye başladığımda anladım. Bir de duyduğum seslere anlam verebilsem..
Duyuyordum ama çok boğuklardı, cok anlamsızlardı. Ah. Gözlerimi açmak istesem de o gücü bulamıyordum kendimde. Altı üstü gözlerini açacaksın ya hu, falan demeyin. O an gözlerimin üstüne ikişer fil oturmuş gibiydi, göz kapaklarım demir kepenkler gibi ağır geliyordu bana. Ya da ben çok çok çok güçsüz düşmüştüm, emin değilim.
Sesler netleşmeye başlayınca, dikkatimi iyice verip dinlemeye çalıştım. Sesleri tanımak neden bu kadar zordu ya?!
"Galiba kendine geliyor.." diyen ses nedense çok yakın ve tanıdık gelmişti.. Bu kalın, kaba erkek sesi... abimden başka kimsenin olamazdı. Değil mi?
"Seza? Abim? Duyuyor musun beni? He canım?"
Saçlarımda gezinen bir el hissettiğimde biraz daha kendimdeydim. Bir kez daha var gücümü kullanıp gözlerimi aralamaya çalıştım. Bu karanlıktan sıkılmıştım. Beklemediğim bir kolaylıkla açılıverdi gözlerim.. İlk gördüğüm şey beyaz bir tavandı. Sıvası dikkatle yapılmıştı, her halinden belliydi. Daha sonra görüş alanıma bir kafa girdi ama görüşüm oldukça bulanıktı. Gözlerimi kısıp görüntüyü netleştirmeye çalışınca karşımdakinin abim olduğunu fark ettim. Eli yüzümde, yanaklarımda dolaştıktan sonra kenarda duran elimin üstüne kaydı.
"Abiciğim? İyi misin? Güzel kardeşim benim... geçti, korkma. Gitti. O şerefsiz bir daha senin karşına çıkarsa onu anasından doğduğuna pişman edeceğim. Korkma abim, geçti."
Abimin söyledikleri bana en son olanları bir kez daha hatırlattı. Neyime güvendiysem abimle Samet'ten ayrılıp ekmek falan almaya markete gitmiştim. Ve olan olmuştu işte. O yine olan herşeyi hatırlatmak ister gibi dikilmişti karşıma. Ellerimi titreten, hatırladığımda dahi soğuk terler döktüren o anıları yine çekip çıkarmıştı beynimin alt raflarından. Herşey yeniden başlamıştı. Herşey. Ben.. Bu kadar güçlü değildim. Bir defa atlatmıştım ama ikincisini kaldırmazdı bu korkak yüreğim.
Akan göz yaşlarımı saklamak istercesine kafamı diğer tarafa çevirdim. Allah'ım ne olur yardım et.. Ne olur dağılmama izin verme. Yalvarırım...
Dudaklarım kıpırdamadı çünkü bu duayı kalpten ettim. Abim hemen elini çeneme koyup başımı ondan tarafa çevirdi. Yanaklarımdan akan yaşları görünce onun da o kocaman gözleri dolu dolu olduysa da sesini kontrol etmeye çalışarak konuşmaya başladı. Bir yandan da eliyle yanağımdaki ıslaklıkları siliyordu,
"Ne ağlıyorsun deli kız? Abin burada işte.  Annemle babam da şimdi gelir. Bak Samet kaç saattir kapıda bekliyor. Git dedim gitmiyor. İshak Amca da duymuş, kapatmış dükkanı geliyormuş.. Ağlama canım benim, bir şey yok."
Zorda olsa abime gülümseyip kafamı aşağı yukarı salladım. Sonra kollarımdan destek alıp kendimi biraz yukarı çektim. Elim otomatik olarak başıma gitti. Oh elhamdulillah, başım kapalıydı. Serum takılı kolumu çarşafın altına sokup abime döndüm,
"Madem Bay Sak.. ay Samet sabahtan beri bekliyor. Bari söyle de içeri girsin, dışarıda beklemesin boşuna."
Abim bunu söyleyeceğimi biliyormuş gibi gülümseyip dışarıya doğru bağırdı,
"Samet, gel kardeşim."
Çok bir zaman geçmeden kapı çalındı ve arkadan Samet'in sesini duyduk,
"Müsait mi? Geleyim mi?"
Abim gözlerini devirip cevap verdi, "Gelsene oğlum. Gel dedik ya."
Kapıyı açıp içeri giren Samet abimi dahi umursamadan gözlerini benim üstüme dikti ve sakin bir ses tonuyla, "nasılsın?" dedi.
Yaşadığım travmaya rağmen verdiği tepkiy sırıtmamak elde değildi. Kolumda serumla,  bir hastane yatağında, gözlerimin altı -muhtemelen- mosmor olmuş bir şekilde ona bakıyordum. En fazla ne kadar iyi olabilirdim? Deli çocuk...
Sırıtıp, "İyi valla n'olsun dünya koşturması. Düşe kalka gidiyoruz," dedim.
Kaşlarını kaldırıp benim gibi sırıttı o da. Abime dönüp, "Tamam abi iyi bu. Gelmiş kendine," deyince abim de sırıtıp bana döndü ve göz kırptı. Abim diye demiyorum bir adam bu kadar da yakışıklı olmaz ya.
İçimdeki birazdan kapıyı açıp içeri Efe girecekmiş korkusunu bir kenara bırakıp şu an burada keyfimi yerine getirmek için canla başla uğraşan iki adama odaklanmaya karar verdim.
Samet bana dönüp kaş göz yaparak serumu işaret etti ve abimin tam karşısındaki tekli koltuğa otururken, "Düşe kalka gittiğiniz belli," dedi.
Tabi hazırcevap Seza durur mu hemen yapıştırdım cevabı,
"Hemşire arkadaşlar davet ettiler. Gel bir kokteylimizi iç, diye. Kıramadım geldim. Seni çağırmadılar diye kıskanma istersen."
"SubhanAllah ya! Nereden geliyor böyle şeyler senin şu aklına Allah aşkına?" Abim gülerek söylediği cümleye cevap beklemiyordu tabi. Bu cevap gerektirmeyen sorulardandı. Ben hep böyleydim.
Annemle babamın odaya pat diye dalmasını, son 6 ayda beni görmeye alışkın oldukları bu halde yeniden gördükleri için annemin ufak bir baygınlık geçirdiği yerleri geçiyorum. Gerçekten pek anlatılacak bir şey yok oralarda.
Nihayet serum bittikten -ve annem kendine geldikten- sonra doktor çıkabileceğimizi söyledi. Hemşire kolumdaki damaryolunu çıkarırken Samet benim söylememe gerek kalmadan kafasını çevirdi hemen. Tabi, akıllı çocuk.
Serum takıldığı için sıyırdıkları feracemin kolunu aşağı indirdiğimde gitmeye hazırdık.
Arabaya doluşup doğruca eve gitme niyetindeydik ki Samet bize dönüp, "Ben burada ayrılayım. Malum yarın dersim var," deyince orada ayrıldık. Biz ailecek arabaya doluşup evin yolunu tuttuğumuzda babam arayip İshak Amca'yı eve davet etti, benim de hastaneden çıktığımı söyledi.
O akşam biz eve vardıktan 20 dakika sonra falan İshak Amca geldi. Gece boyu oturduk. Benim kafamı dağıtmak için olduğundan emin olduğum konular konuşuldu durdu. Uykumun geldiğini fark edince herkesten müsade isteyip odama geçtim. Doktor bu serumun beni gece de uyuyacağını söylemişti. Umarım dediği gibi olurdu çünkü öteki türlü uyumam mümkün olmayacaktı.
Yatağa girdiğim gibi kafamı yorganın içine soktum. Düşünme, düşünme,  düşünme. Geçti. Bir daha gelmeyecek. Onu bir daha görmeyeceksin. Bitti.
Hemen bu düşüncenin ardından gelen esneme doktorun ne kadar haklı olduğunu gösteriyordu. Kafamı usulca yorganın altından çıkarırken tatlı bir uyku bütün vücudumu ele geçirmişti bile. Beynimin de üstüne pembe bir örtü örttüğünde uyumaya hazırdım. Kendimi bu yalancı pembe huzurun kollarına attım. Pembeyi de hiç sevmem, ıyk. Neyse, bunu daha sonra düşünebilirim. Şimdi uyumam gereken konular var.

HissikablelvukuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin