"Kendi gözlerinle görmüşsün! Evet, tebliğ konusunda çok orijinal bir fikir ama.. Tehlikeli abiciğim. Bunu yapmak istiyorum dersen seni engelleyemem ama ben kesinlikle böyle bir projenin içinde olmanı istemiyorum."
Abim sakin bir şekilde konuşuyordu ama sinirlendiği sesinden belliydi. Haklıydı da gerçi.. Zor bir işin altına girmeye çalışıyordum. Oturduğum koltukta şöyle bir kımıldanıp sırtımı yasladığım yastığı çekip sarıldım. Yavru kedi bakışlarımı babama çevirip konuşmaya başladım,
"Babacığım? Biliyorum, zor bir iş. Ama tebliğe en çok o insanların ihtiyacı yok mu? Sen bizi sahabe hayatlarını okuyarak uyutmadın mı çocukluğumuz boyunca? Musab bin Umeyr, hicret edip İslam'ı tebliğ etme görevi ona verildiğinde korktu mu? Zor bir iştir diye bu görevi istemediğini söyledi mi? Tek başına gidip onca kişiye tebliğ yapmadı mı? İslam'ın ilk öğretmeni sıfatıyla bu sayede sıfatlanmadı mı? Kaç kişinin İslam nuruyla nurlanmasına vesile olmadı mı? Belki.. Baba belki ben de o insanlara vesile olacağım. Evet, kabul ediyorum, zor ama ben bunları düşündükçe içimde bir şeyler kıpır kıpır oluyor. Yapmalıyım, diyorum kendi kendimr. Altından kalkamayacağım bir şey değil."
Babam beni dikkatle dinledikten sonra sıkıntıyla sakalını kaşımaya başladı. Ortalıkta dolaşan derin sessizliği bozan babam oldu.
"Hatun, sen ne diyorsun bu işe? Senin şu kızın yine beni benden aldı kelimelerle oynaya oynaya. Sen söyle bari. Sen karar ver. Sen kanmazsın Seza'nın insanın içine işleyen cümlelerine.."
Annem, sakinlikle kafasını salladı. Başındaki örtüsünün kenarındaki oyalarla biraz oynadı. Bu onun olayları masaya yatırma şekliydi. Çok geçmeden lafasını kaldırdı. Önce babama, sonra abime, sonra tekrar babama baktı ve bana döndü.
"Yavrum.. Seza'm.. Eğer sen böyle değerli bir şey yapmak istiyorsan sana kimse engel olamaz. Buna en başta ben izin vermem. Ama canım kızım, iyi düşünmelisin. Zor zamanlar geçirdin. Elhamdulillah çok güzel atlattın ama.. Kendin anlattın anneciğim.. Orada olanları yani. Bir erkek sana el kaldırdığında bunun fiziksel sonuçları değil beni korkutan. Mental açıdan bu senin kaldırabileceğin bir şey mi? Yani, olan onca şeyden sonra.."
Annem konuşmasını bitirince korkuyla yutkundum. Annemin ima ettiği şeyi anlamamak için salak olmak gerekirdi. Bundan ben de emin değildim. Ama hayatım boyunca 3 4 serserinin bana yaptığı o aşağılık şey yüzünden kendimi her şeyden çekemezdim ya? Belki biraz erkendi ama bir yerden başlamalıydım. Derin bir nefes alıp, "Yapabilirim. Yapmak istiyorum. En azından denemeliyim." dedim kararlı bir sesle.
Bu söylediğimin üstüne kimse bir şey diyemezdi zaten. Babam yine aynı sakinlikle oturduğu yerden kalktı. Muhtemelen abdest almaya gidiyordu. Böyle sıkıntılı zamanlarda hemen abdeste koşardı. Vücudunu değil kalbini ferahlatmak için giderdi abdeste. Abim oturduğu yerden bana dönüp, "Sadece deneyeceksin. Ufacık bir şeyde bu iş biter Seza. Anlaştık mı?" dedi. Omun sesindeki bu sinir kırıntısı beni üzmüyordu. Beni düşündüğü için böyle olduğunu biliyordum. O zor zamanlarda benim halimden en çok etkilenen o olmuştu çünkü. Bütün aile benimle beraber çekmişti ama abim bir başkaydı. Sanki bütün o olanları benimle birlikte yaşamış gibiydi. En büyük desteğimde abim olmuştu zaten.. O olmasa.. Ah subhanallah!
Tebessüm ederek gülümsedim ve koltulta kayıp yanına gittim. Kafamı omzuna koyduğumda dünyanın en huzurlu insanı bendim.
"Tamam. Söz. Ufacık bir şeyde bu iş biter. Israr etmeyi bırak, ufacık bir şeyde seni ararım. Gelir alırsın beni ve bir dahası olmaz. Teşekkür ederim, abiciğim. Teşekkür ederim."
Abim daha yeni duştan çıktığım için hala nemli olan saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu, "Benim için bu dünyada senden önemli başka biri yok. Sen benim her şeyimsin. Bütün bunları biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hissikablelvuku
Spirituale"Tozlu rafların arasında unutulmuş kitapların satırlarında geçen kelimelere aşığım ben. O kelimelerin masumiyetine aşığım; hissettirdiklerine aşığım. Sıradan bir adamı şair yapan, aşık yapan kelimelere aşığım. O kadar.." Bütün sınıf şaşkınlıkla ban...