Sabahın köründe insanın dersi olması çok kötü bir şeydi. Öğretmende olsam sabah sabah kim sıcacık yatağından ayrılıp beynini patlatacak matematik dersine gelirdi ki? Şahsen öğrenciyken bile ikinci dersten itibaren okula gelen biriydim.
Öğretmen olmuştum ve şimdi o zamanlardaki gibi evim uzak anca yetişiyorum diye müdüre iki saat laf anlatmayacaktım. Öğretmendim ve derse girmek zorundaydım.
Arabadan inip ceketimi üzerime geçirdiğimde yanımdan geçen bir kaç öğrenci selam veriyordu. Bir kez daha esneyip boynumu sağa sola oynattım ve bahçede sıra olmuş hafta başı mecburi okunan marşı bekliyorduk.
En arkadaki hocaların yanlarına doğru adımlarken gözlerim onu nerede bulabileceğimi bilir gibi sıraya çevrilmişti. Herkesin içinde dahi ayırt edebileceğim beden öylece yerinde ufak ufak sallanırken dün gece aklıma geldiğinde sessizce kahkaha attım.
"Çocuklar sonunda sizide mi delirtti hocam." Tarih hacası yanım sıra yürürken biraz duraklayıp onunla aynı yürümeye başladım. Sorduğu soru bir kez daha gülmeme neden olduğunda saçlarımı karıştırdım.
"Lise hallerim aklıma geldi hocam. Evim iki sokak arkada olmasına rağmen sabah uyanmayı sevmiyorum diye ikinci derslerde gelirdim hep. Hocalarada evim uzakta derdim. Şimdi çocuklardan önce geliyorum." O da gülüp kendi anılarından birini anlattığında diğer hocaların arasına karışmıştık.
Laf lafı açıp herkes bir anısını anlatmaya başladığında arada bir gözlerimi geldiğimi fark etmesine rağmen bana bakmayan çocuğa bakıyordum.
Bir kez dönmüş, gelip gelmediğimi kontrol etmişti ama sonrasında bir kez dahi bakmamış itina ile arkasını dönmemekte ısrarcı davranmıştı.
"Yeni müdür yardımcısı hafta sonuna gezi düzenleyecekmiş." Edebiyat hocası konuştuğunda hepimiz her bir yandan bıkkınca ses verdik. İki ay önce ilk geldiğinde çocuklar gezsin diyerek müze gezisi ayarlamıştı ve sonucunda iki öğrenciyi orada unutup gelmiştik. Tabikide birisi Tunahan'dı.
"İcat çıkarmasalar olmaz zaten." Aralarında pek haşırneşir olmadığım yaşını almış diğer edebiyat hocası konuştuğunda onaylayıcı şekilde kafamı salladım. "Bu sefer nereye gidecekmişiz?"
"Kamp diyorlardı ama kesinleşti mi bilmiyorum." Omuzlarımı silktiğimde yinede sevebileceğini düşünerek telefonumu cebimden çıkarıp öğretmen arkadaşlardan bir iki adım uzaklaştım.
Mesajlar kısmına girip onun adına tıklayıp parmaklarımı klavye üzerinde gezdirdim.
ZAFER: Hafta sonu kamp düzenlenecekmiş gideriz değil mi?
Ekranda gezdirdiğim bakışlarımı çekip tebessümle sıraların arasında karışmış çocuğa baktım. Gezmeyi sevdiğini biliyordum. Geçen gezide ona dikkat etmesemde tarih hocasının yanından ayrılmadan hevesle dinleyen öğrenciler arasında olduğunu hatırlıyordum.
Telefonunu cebinden çıkarttı. Parmaklarını ekranın üzerinde gezdirdi bir süre baktıktan sonra tekrar cebine koydu. Mesaj atmıştır diye kendi telefonuma baktığımda görüldü yediğimi görüp kaşlarımı çattım. Tekrar ona baktığımda bir şeyler konuşmaya başlayan müdüre dönmüştü.
Parmaklarımı ekranın üzerinde gezdirip lavaboya geçmesine dair mesajlar atıp yeniden önüme döndüm. Telefonuna bakmayıp içeri geçmeye başladıklarında çocukların arasından geçip merdivenleri çıkmaya başladım.
Öğretmenler odasına çıkıp kitaplarımı alıp inerken çoktan koridorların boşaldığını göruyordum. Arada iki üç tane geç girenler oluyordu ama zil sesi boş koridoru doldururken sınıfa girip ayağa kalkanları umursamadım. "Gürültü yapmayın, geliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAVETKÂR ~GAY~
HumorÖğretmen & Öğrenci ilişkisi •Argo kelimeler ve cinsel içerik bulunmaktadır. İYİ OKUMALAR✨️