DUYGU KARMAŞASI

147 12 0
                                    

Kalemimi bir kez daha masaya vurup sınıfta sessizlik olmasını sağladım. Boş sıradaki bakışlarım yanıma gelen öğrenci sayesinde o tarafa döndüğünde kafamı iki yana salladım. "Diğer derste getir."

Önümdeki öğrenci geri yerine yöneldiğinde kalkıp pencereyi açtım. Dün ona mesajlar attıktan ve engeli yedikten sonra haddinden fazla içmiştim.

Kafam patlayacak gibiydi. Umursamazdım, daha önce bir kaç günlük takıldığım onlarca insan olmuşken şimdi Egemen de takılı kalmam beynimi çatlatıyordu.

Herkes gibiydi ama değildi de. Beni onda takılı kalacak hiçbir şey yapmamıştı, sadece gülmüş, güzel bakışlarını bana çevirmiş, nerin sesini duyurmuş, korkak ifadesi hep yüzünde asılı kalmış... kalbim ani bir daralma ile sıkışırken bahçeyi izlemeye koyuldum.

O farklıydı. Bunu kabullenmem ve kalbimede kabullendirmem gerekiyordu. Tenefüs zili çalmışken yoklama defterini alıp sabahtan bu yana yazılan o rakamları yan yana tekrar yazdım.

İlk defa devamsızlık yapıyordu. Boş sırasına bir kez daha bakıp koridora çıktım ve bahçeye yöneldim. Bir sigara içip onun dumanıyla kafamdaki dumanlarıda dağıtmaya çalışacaktım.

Arka bahçeye yöneldiğimde beni takip eden adımları umursamadım. Bu hayatı boşvermişlik adımlar sadece Tunahan'a ait olabilirdi.

Köşedeki banka varıp oturduğumda karşıma geçip elimdeki sigara kutusunu ve çakmağı alıp dudakları arasına bir tane yerleştirirken kutuyu kendi cebine attı. Kaşla göz arası paketimide araklamıştı şerefsiz.

"Noldu sizin iş?" Gözünü kırpıp dumanı dudakları arasından saldığında karşımdaki banka yayvan bir şekilde oturdu. "Siktir git." Omuzlarımı silkip bakışlarımı yere indirdim.

Sustu, sustum. Dakikalar sonra bitmiş sigarayı yere fırlatıp dizlerimin üzerine eğildim. "Ne olduğunu anlamadım ki. Güzledik. Yani iyi anlaşıyorduk. Kırmadım, üzmedim, incitmedim. Ulan baştan hedeflediğim amaçla bile yaklaşmadım. Tanımak istedim. Ne yemeyi sever, nelerden hoşlanır, hangi filmleri izler..."

"Ööğ yani, aşk meşk mide bulandırıcı. Hiç çekilmiyorsun hoca." Midesi bulanır gibi bir ifade ile yüzüme bakıp gözlerini üzerime dikti.

"Dün attım mesaj konuşalım dedim. Kırdım mı üzdüm mü yani ne yaptım? Niye kestik bir anda dedim. İstemiyorum dedi engelledi." Sanki çok umrundaymış gibi her dediğime kafasını usulca sallarken üçüncü sigarasını içmeye başlamıştı.

Daha fazla ne o konuştu ne de ben. İki defa okulun zili çaldı, ikimizde kımıldamadan sigaraları içmeye devam ettik. Telefonumu cebimden çıkarıp sohbet kısmına girdim.

ZAFER: Bilmiyorum ne olduğunu, ne yaptığımı?

ZAFER: Yaptıysam bir şey özür dilerim.

ZAFER: Engelleme yalvarırım

ZAFER: Kendime dahi itiraf edemesemde hoşlanıyorum senden

ZAFER: Belki çok erken oldu her şey çok kısa zaman da oldu tanışmamız ama ben it gibi hoşlanıyorum.

ZAFER: Gülüşünü izleyeyim istiyorum. Konuş dur başımda ye beynimin etini yeminle ses etmem

ZAFER: Egemen yalvarırım.

-görüldü-

ZAFER: Gel de geleyim yanına -gönderilmedi-

ZAFER: Yapma Allah aşkına yapma -gönderilmedi-

°

-2 gün sonra-

Dudaklarıma dayadığım bardaktaki sıvıyı yudumlayıp boğazımda garip bir tat bırakmasını umursamadım. Yeni ve değişik tatlar arıyordum her anlamda ve buna sağ bacağıma kalçalarını sürten adamda dahildi.

Bir kez daha kendini kıvrak bir hareketle sürtüp elini gömleğimin düğmelerine götürdü. Gözlerimi yüzüne çevirip baktım bir süre. Egemen'e benzeyen hiçbir tarafı yoktu.

Zayıf olmayan vücudu, ufak ufak şekil verdiği sakalları, uzun kesim saçları, giydiği gömlek ve pantolon... elimin teri ile iteleyip üstümden kalkmasını sağladığımda başımı geriye attım.

Onun narin bedenine uygun kimse yoktu. O olabilecek kimse yoktu. Sıçmıştım hemde öyle büyük sıçmıştım ki beni gören deli divane aşık sanardı.

Belkide öyleydim. En son evlerinin oraya gidip diğer numaramdan da engel yememin üzerinden iki gün geçmişti. Her gece gidip sokağın köşesinden gece yarılarına kadar evini izliyordum. Hakikaten deli divane olmuştum.

Ben mi abartıyordum bilmiyordum ama seviyordum işte. "Odaya geçelim mi? Rahatlamaya ihtiyacın varmış gibi görüyorum." Arkamdan omuzlarıma sarılan ve kulağımın yanına eğilen bedene çevirmemiştim bile yüzümü.

Hareketli ve yoğun şarkı sesinin içerisinde bile tanırdım onun sesini. Yanıp sönen farklı renklerin arasında kafamı iki yana sallayıp pistte birbirine sürtünmeyi umursamadan dans edip eğlenenleri izlemeye devam ettim.

"Kim canını sıkmış benim sevgilimin." Yiğit yanıma oturup çatık kaşlarını etrafta gezdirdi. Bense onun bu haline güldüm. "Senin sevgilin çok pis aşık oldu." Benden yaşça küçük belkide yirmilerinin başındaydı.

Buranın sahibinin yeğeniydi ama yaşına göre oldukça cilveli konuşkan diliyle adamı yoldan çeviren biriydi.

Ufak tefek buradaki herkesin arzuladığı vücudunun farkındaydı. Herkes Türk parası karşılığı birlikte olurken şeytan tüyü taşıyan bu çocuk altın ya dolarla ilişkiyi kabul ediyordu. Tabiki yüklü miktarları.

"Kimmiş o?" Sesinin tonu düştüğünde yanağını okşadım.

"Birisi işte tanımazsın buralardan değil. Ben onu seviyorum bir iki defa takıldık ama aşık oldum o da beni seviyor gibiydi ama değilmiş demekki. İstemedi beni." Yüzünün her bir santimini incelerken elini havaya kaldırıp birisinden bir içecek istedi.

"Seni istemeyen ölsün." Dedi saçlarımı hafif hafif okşayıp. Derin bir iç çektim. "Ölmesin, çok narin o canı acır." Gözlerini büyütüp ellerini üzerimden çekti. Yanımda dikleşirken bana garip bir ifade ile bakıyordu. "Sen gerçekten aşık olmuşsun."

"Ben çok fena aşık olmuşum." Diye fısıldadım kafamı sallarken. Dudaklarımda saf bir tebessüm vardı.  "Ama o değil." Diye de ekledim sonradan.

"E aşık edelim o zaman paşamızı." Yerinde heyacanla hareketlenirken sesindeki hevesle heveslendim. Üzerime aniden can gelmiş gibi yerimde dikleşirken onun cilevli gülüşüne odaklandım. Onun aklında bin tilkinin dolaştığını biliyordum.

E aşık edelim o zaman paşamızı...

DAVETKÂR  ~GAY~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin