| Draco'nun Anlatımı
Hem kahvaltıya yetişmeye çalışıyorduk hem de altın üçlü ile yürüyerek sohbet ediyorduk.
"Ha bu arada, quidditch maçları başlayacakmış." Dedi Harry.
"Ne zaman?" Adelina merakla sormuştu.
"1-2 haftaya kalmaz başlar." Dedi Hermione.
"Katılacak mısınız?" Harry merakla Adelina ve bana baktı.
"İkimizde katılacağız tabii ki, siz hiç hayatınızda bir Malfoy'un quidditch'den geri kaldığını gördünüz mü?" Güldükleri sırada Adelina bana döndü.
"Ama ben oynamayı bilmiyorum ki, yani daha önce hiç denemedim."
"Cidden mi? Draco sana hiç göstermedi mi oynanışını?"
Olayı toparlamak için konuştum, "nasıl oynanacağını zaten biliyor, deneyimlemedi sadece." Üçüde anladığına dair kafalarını sallarken Adelina'nın kulağına fısıldadım.
"Merak etme ben öğretirim, takıma da aldırırım. Zaten hemen kavrarsın." Kafasını salladı.
Ortak salona girip kendi masalarımıza oturken altın üçlü ile derslerden önce tekrar konuşmak, sohbet etmek için sözleştik ve herkes kendi binasının masasına geçip oturdu, önümüzde yemekler belirince fazla beklemeden yedik.
Yan tarafımda oturan Pansy'den babamın zırt pırt yaptığı toplantılarında konunun ne olduğunu öğrenmeye çalışırken Harry geldi, acelesi var gibiydi.
"Siz derslere girin, derslerden sonra konuşalım. Biz şimdi gidip Oliver Wood'la konuşacağız." Adelina'ya döndü ve devam etti. "Ya da... sizde gelmek ister misiniz?"
Adelina bana baktı. Pansy'i işaret ettim: yani bilgi almam gerektiğini göstermeye çalıştım, anladı. "Ben gelmeyeceğim"
Adelina Harry'e döndü. "O zaman ben geleceğim, görüşürüzz"
İkisi gittikten sonra Pansy'le konuşmaya devam ettim. Altın üçlü ve Adelina gittikten 5-6 dakika sonra bir baykuş çılgınlar gibi uçarak önüme mektup atıp gitti.
"Aa kimden ki?" Astoria mektuba uzanırken ondan hızlı davranıp mektubu kapıp cebime koydum.
"Bir dahaki sefere artık." Dedim ve yalandan gülümsedim. Daha sonra Pansy'e veda edip bahçeye çıktım ve boş bir yere oturdum.
Etrafımda birilerinin olmadığına kanaat getirdikten sonra derin bir nefes alarak mektubu açtım, babamdan olduğunu zaten biliyordum. Başka kimden olabilirdi ki?
Metubu iyice açtığımda okumayıp o strese girmek istemedim başta, fakat sonra mecburen okumaya başladım. Notta şunlar yazıyordu:
Bi' ihtimal okuyamayanlar için Türkçe meal;
Draco,
1-2 güne kalmaz Malfoy malikanesine gel. Aksi takdirde senin yüzünden Lord ile aramız kötü olur. Adelina'yı da getir.
Sıkıntılı bi' derin nefes aldım. Bizim planımızın amacı savaş gününe kadar ölüm yiyenleri oyalayıp savaş gününde yan çizmekti aslında. Fakat bunun olacağını biliyorduk, planımı da Adel'dan gizli yapmıştım zaten.
Şimdilik Adel dahil kimseye bir şey demeyektim. Parşömeni sararak tekrar cebime koydum ve hızlı adımlarla derse girdim, ortak değildi. Adelina'nın yanına oturan çocuğu şutladıktan sonra yanına oturup kitabımı açtım. Meraklı gözlerle bana bakıyordu.
"Ner'deydin?" Hiç bir şey olmamış gibi ona döndüm.
"Şu haberci çocuk var ya, onunla uğraştım biraz. Her gördüğünü haber yapıyordu. Bütün dedikodular da ondan fırlıyo zaten."
"Peki, o zaman Pansy nerde? Onunlaydın."
"Sorgu makinesi gibisin kızım. Siz gidince bende kalktım yanlarından, bir şey de öğrenemedim zaten. Onun ailesini de toplantılara çağırmıyorlarmış artık. Neredeyse o da hiç bir şey bilmiyor."
Bu sırada iki sıra önde ki Astoria arkasını dönerek gulumsedi ve bana göz kırptı, muhtemelen duymuştu. Fakat Adelina'nın ufaktan sinirleri bozulmuş gibiydi, boşuna sevmiyorum bu kızı.
Klasik derslerden sonra tekrar bahçeye çıkıp altın üçlüyü bekledik, otururken Adelina birden bana dönüp baktı.
"Niye öyle bakıyorsun?"
"Sen bir şey saklıyorsun demedi deme."
"Ne saklayabilirim ki?" Merlin aşkına ben mi sır saklayamıyorum yoksa bu kız mı kâhin. Belki sevgili babacığı sayesindedir.
"Bilmem, Pansy bir şey dedi ve bana söylemiyorsun gibi hissediyorum."
Yanlış tahmin güzelim, bu sefer bilemedin. "Gerçekten bir şey demedi, onların ailesi toplantıya katılamıyor ki anlatsın güzelim. Tek şansımız Astoria oluyor bu durumda ama o da bir şey anlatmaz. Zaten çokta önemli değil ben öylesine sormuştum Pansy'e, yine de bilsek iyi olurdu."
Kafasını salladı. "Dediğin gibi olsun bakalım."
"Olsun bakalım."
Altın üçlü sonunda gelebilmişti.
"Ağaç olup yeşil elma verecektim az daha"
"Onu ağaç olmadan da yapabiliyorsun bence." Dedi Ron ceplerimde ki yeşil elmaları işaret ederek. Onun bu dediğine güldüklerinde ben onlara katılmamıştım.
Uzatmayacağım. Odalara dağıldığımızda Adel yatağa oturunca bende karşısına oturdum. Soluklandıktan sonra sordum;
"Sabah oliver wood'u bulup konuştunuz mu?"
"Evet. Harry tarihleri sordu, belli değilmiş. Daha sonra Harry ondan diğer quidditch başkanına söyleyip beni takıma alıp alamayacaklarını sormasını istedi, bakarız dedi."
"Bakarız mı dedi?" Sırıttım. "2. Malfoy vakasına şimdiden katlanamamış demek ki, son zamanlarda ard arda yenilince kaldıramamıştır." Gözlerine baktım. "Merak etme güzelim, o iş bende. Anlaşılan Harry becerememiş ama ben hallederim. Zaten neden Slytherin başkanına sormadın ki, Gryffindor başkanı tabi ki öyle yapar." Kafasını salladı, bende kendi yatağıma gidip uzandığım sırada aklıma bir şey takıldı.
"Güzelim, sormamda sakıncası yoksa... baban sana quidditch'i gerçekten öğretmedi mi?"
"Öğretmedi ama elbette adını duydum. Babam bu tür şeyleri komik ve gereksiz bulduğu için öğretmekle vakit kaybetmek istemedi sanırım."
"Anladım." Adel yatağına yatınca Işığı kapatıp yatağıma yattım. "İyi geceler güzelim."
"İyi gecelerrr."
Bölüm sonuuu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görev | Draco Malfoy
FanfictionGörevi başarıp ölüm yiyen olmaya hak kazanacaklar mıydı? ... yoksa bir delilik mi yapacaklardı?