"Kimsin sen?" diye bağırdım. Nefes alışverişi dışında hiç bir şey duymuyordum. Nihayet karşı binaya ulaştığımızda hemen kancayı kıyafetimden çıkardım ve koşmak için bir adım attım. Ama iki saniye içerisinde kendimi yerde buldum. Kafamdaki kapüşonun açılmasıyla iki kara göze bakakaldım. "Ama sen..."
O da şaşırmış halde bana bakıyordu. Bir anda onu üzerimden attım ve koşmaya başladım. Bir yandan da Ceyda bir şeyler söylüyordu ama anlamıyordum. Planladığım gibi koşarak merdivenleri indim ve sokakta koşmaya başladım. "Arka sokağa getirin arabayı." Ara sokağa attım kendimi. Bir anda kolumdan çekilmemle arkama döndüm ve göğsüne çarptım. Nefes nefese kalmıştım. "Bırak beni." dedim kolumu çekerek.
"Benimle geliyorsun." Kolumdan çekerek geldiğimiz yöne doğru gitmeye başladı.
"Beni bırak!" Kolunu ısırdım ama bırakmadı.
"Ela iyi misin!" Ceyda hâlâ bağırıyordu. "Ne oluyor? Kim o?" Eli kulağıma gitti ve kulaklığı alıp cebine attı. "Sen kimsin ya! Beni tutmaya hakkın yok. Bırak beni!"
"Yürü." dedi sakince.
"Ben hiç bir yere gelmiyorum." Kendimi geri çektim ve koşmaya başladım. Ama başaramadığım için ikimiz de yere düştük. Tam dibimdeki gözlerine baktım. Nefesini hissettim. Bir anda bedenim kilitlenmişti sanki. Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilememiştim. Cebinden kelepçeyi çıkarıp önce benim koluma, sonra da kendi koluna taktı. "Sen... polis misin?" Cevap vermeden ayağa kalktı. Peşinden ben de kalktım. "Beni bırak, ne kadar para istiyorsan veririm. Yeter ki bırak, gideyim."
"Bir de rüşvet mi teklif ediyorsun?" Sokağa çıktık ve önümüzde duran büyük siyah minibüsün içine bindik. İçeride iki kadın ve bir erkek vardı. Kapı kapanıp araba hareket etmeye başladı.
"Şef bu kim?" dedi köşede oturan adam. Oldukça rahat bir şekilde pizza yiyordu.
"Doğru soru benim burda ne işim olduğu bence." dedim sinirle. Kerim sırtımdaki çantayı açıp karıştırmaya başladı. "Benim çantama bakma hakkını kim verdi sana!"
"Belgeler nerde?" diye sordu bana dönerek.
"Ne belgesi?" dedim.
"Belgeleri ne yaptın!"
"Belge falan görmedim ben! Bilmiyorum!"
"Şefim bu kadının kim olduğunu bize de açıklamak ister misiniz?" dedi bir tanesi bana soğuk bakışlarla. Kerim cevap vermeden yan tarafında duran bez parçasını eline aldı ve bana doğru tuttu. Kendimi geri çektim.
"Ne yapıyorsun ya? Uzak dur benden! Bırakın artık beni! Kelepçelediğin yetmedi mi ya?" Bağıra çağıra konuşuyordum durmadan. Bırakır mıydı acaba böyle devam etsem?
"İstersem seni şuan bayıltabilirim, bence bunun farkındasın. İstersen sus ve şunu gözüne bağlamama izin ver." Sinirle ofladım ve biraz yanımdaki onura yaklaştım. Kaldırdığı eliyle birlikte benim de elim havaya kalkmıştı. Elleri saçlarıma değince bir garip olmuştum.
"Şey şu pizzadan bir dilim de ben alabilir miyim acaba? Acıktım da.
"Tabii." dedi az önce pizza yiyen adam. Elimde pizzayı hissedince hemen yemeye başladım.
"İsmail, bir suçlulara yemek ikram etmediğimiz kalmıştı, onu da yaptık senin sayende." dedi Kerim. Demek ki adamın adı İsmail'di.
"Sağol İsmail. Adamsın!" dedim alayla. Pizza dilimini çoktan bitirmiştim bile.
"Şefim, teşkilata geçiyoruz değil mi?" dedi az önce konuşan kadın.
"Evet Nesrin." dedi Kerim.
"Siz kimsiniz yani şimdi? Polis mi? Asker mi? Ajan mı?" Araba durdu. Kapının açıldığını duyabiliyordum. Yanımdaki Kerim'in kolumu tutmasıyla ayağa kalktım ve kafamı vurdum. "Hay ben senin-" Sustum ve yavaşça kapıya yürüdüm. Kerim'in yönlendirmesiyle arabadan indim. "Şimdi biz nereye gidiyoruz?" Kerim'e kaptırmadığım elimle kafama masaj yapmaya başladım. Acımıştı biraz.
YOU ARE READING
Hırsız Ajan
RomanceBir hırsız ve bir ajan... İkisi de aynı şeyin peşinde. Tek istekleri Cihan Derin'in acı çekmesi ve onu mahvetmek. Peki ya bunu neden bu kadar çok istiyorlar? Bu yolculukta onları neler bekliyor? Hiç bilmedikleri duygular, hiç bilmedikleri hisler, hi...