"Teşekkür ederim." Arabadan inmek için kapıyı açtım. "Kedicik! Ben seni unuttum." Kerim'e döndüm. "Ceyda'nın alerjisi var! Ne yapacağım ben şimdi? Onu tamamen unutmuştum!"

"Madem öyleydi, neden getirdin ki buralara kadar?"

"Unutmuşum işte." Ofladım. "Ne yapacağım ben seni ya?" Kerim'e gülümsedim. "Kerim..."

"Olmaz Ela."

"Lütfen ama..." dedim dudak büzerek.

"Böyle kandıramazsın beni."

"Sadece kısa bir süre. Ben çözüm bulana kadar... Lütfen."

"Tamam. Ama en kısa zamanda halledeceksin bu işi."

"Tamam! Teşekkür ederim Kara!" Çantamı da alıp arabadan indim. Tam anahtarı deliğe sokacağım anda kapı hemen açıldı. Kapıyı açıp içeri girdim. Kapıyı kapattım ve hızlıca merdivenleri çıkmaya başladım. Yine tam dairemizin kapısını açacağım sırada kapı yine açıldı. Ama kapıda kimse yoktu. "Ceyda? Nerdesiniz?" Kapıyı kapatıp salona geçtim. "Sen..." dedim şaşırarak. "Ne işin var senin burda?" Burak ve Ceyda yan yana oturmuş öylece bana bakıyorlardı. Elleri ve ayakları bağlıydı. Ağızlarını da kapatmışlardı. Karşımdaki adamdan ateş püsküren gözlerimi ayırmıyordum.

"Sonunda geldin, Kiraz Hanım."

"Ne istiyorsun, dedim sana! Ne işin var burda?" dedim sinirle.

"Bana bağırmaman gerektiğini hâlâ öğrenemedin galiba Kiraz. Çünkü kaderin iki dudağımın arasında, bunu biliyorsun." Sinirle derin bir nefes alıp verdim.

"Ne istiyorsun Çakal! Söyle ve git hemen!" dedim bağırarak.

"Para lazım." Kendimi tutamayıp gülmeye başladım.

"Senden para alan kadından gelip para mı istiyorsun? Kafayı mı yedin Çakal?"

"Senin el altında sakladıklarını fark etmiyorum mu sanıyorsun?" dedi iğrenç gülüşüyle.

"Ne kadar istiyorsun?" dedim pes ederek.

"5 milyon." Şakaydı heralde değil mi?

"Ben bu parayı nerden bulacağım ya? Banka mı soyacağım! Saçmalama istersen!"

"Orası beni pek ilgilendirmiyor Kiraz. Ama eğer küçük sırrının güvende olmasını istiyorsan bir şekilde bulacaksın o parayı." Ayağa kalktı. Adamlarına gözleriyle işaret verdi. "Beş günün var Kiraz. Unutma sakın." İki adamıyla birlikte çıkıp gittiler. Hemen Burak ve Ceyda'nın ağızlarını açtım. Bir yandan da onları çözmeye başladım.

"İyi misiniz? Bir şey yapmadı değil mi?" dedim telaşla.

"İyiyiz biz." dedi Burak sinirle. Ellerini çözdükten sonra hemen Ceyda'ya sarıldı. "Özür dilerim. Koruyamadım seni." Alnından öptü. "Özür dilerim..." Ceyda'nın gözleri dolmuştu ve ağlamamak için zor duruyordu. Cevap bile veremiyordu. "Sen o parayı nerden bulacaksın? Ne yapacağız?"

"Bu benim sorunum. Siz kendinizi düşünün." Tüm ipleri çözdükten sonra ayağa kalktım.

"Nasıl senin sorunun Ela? Hepsi benim suçum!" dedi Burak.

"O kapıyı ben açtım, açmamalıydım kim olduğuna bakmadan." dedi Ceyda.

"Bu belayı başımıza ben sardım, gerekirse bedelini de ben öderim." Burak'ın bu halleri beni daha da sinir ediyordu.

"Burak! Yeter! O adamı ben öldürdüm! Anladın mı! Aramızda tek bir katil, tek bir suçlu var! O da benim!"

Salondan çıkıp hızla merdivenlere yöneldim. Hemen odama çıktım ve kapımı kapatıp kilitledim. Derince bir nefes alıp verdikten sonra kendimi yatağıma bıraktım. Bu işin içinden nasıl çıkacağımı hesaplamam gerekiyordu. Ama şuan kafam o kadar doluydu ki, düşünemiyordum bile. Telefonum çalmaya başlayınca kalktım. Çantamı açıp çıkarttım telefonumu. Arayan Cihan'dı.

Hırsız AjanWhere stories live. Discover now