"Sarı kurdeleli kız da kim?" dedim yanımdaki kadına.
"Mutluluğu başka kalplerde arardı, hep yarımdı." dedi kadın. Yaklaşıp kızın yüzüne baktım. Bu kız çocuğu... bendim.
"Kiraz?" dedim. "Kiraz kalk!" Bağırmaya başladım. "Kiraz uyan!" Kiraz uyanmalıydı. "Kiraz!" Kiraz ölemezdi. "Kiraz lütfen uyan! Kiraz lütfen!" Kiraz'ın ölmesi, babasının da annesinin de ölmesi demekti. Kiraz ölürse herkes ölürdü. Kiraz ölürse, her şey biterdi. Kiraz ölmemeliydi. O küçük Kiraz'ın yapması gereken hayalleri ve alması gereken intikamları vardı. Kiraz ölemezdi. "Kiraz kalk!" Kiraz belki de çoktan ölmüştü, boşunaydı belki de bu çaba? Ama zaten hayat da hep kabullenemediklerimizin peşinden koşmak değil miydi? "Kiraz sen ölmedin! Kiraz uyan!"
Hızla kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Yine aynı odadaydım. Yalnız ve tek başına. "Ölme Kiraz." dedim kendi kendime. "Sen ölürsen herkes ölür."
Ayağa kalktım ve camdan dışarı baktım. Kimse görünmüyordu. Kapıya ilerleyip kapıyı açtım. Kilitli değildi. Odanın ortasındaki büyük masada duran yemek poşetini görünce elime aldım. İçindeki hamburger ve patates kızartması iştahımı kabartmıştı. Ama madem kimse yoktu, kapım neden kilitli değildi? Yavaşça Kerim'in odasına doğru yürüdüm. Orda da kimse yok gibiydi. Kapıyı açıp içeri girdim. Kerim'i ancak görebilmiştim. Köşedeki kanepede uzanmış uyuyordu. Yanına yaklaştım ve üzerinden kaymış olan battaniyeyi üzerine örttüm. Tam elimi çekecekken bir anda elimi tutması ve kendine çekmesi bir oldu. Korkuyla gözlerine baktım. Kara gözleri o kadar çok şey barındırıyordu ki içinde, anlayamıyordum. Nefesinin nefesimde olması stres seviyemi zirveye taşımak için yeterliydi zaten. Bir anda dudaklarını dudaklarımda hissetmemle ikimiz de geri çekilmiştik.
"Senin ne işin var burda?" dedi bana. Geri çekilip hemen ayağa kalktım.
"Kimse var mı diye bakıyordum da, üzerini açık görünce..."
"Anladım." Kapıya döndüm.
"Merak etme. Bir şey yok. Bir anlık bir şeydi sadece." Yürümeye başladım. "Ben gideyim. Acıktım çünkü."
"Masada-"
"Gördüm sağol." Hızlıca odadan çıktım ve masada duran poşeti de alıp kendi odama geçtim. Saçlarımı geri attım ve yemekleri masaya çıkartmaya başladım. Son güzel yemeğim buydu galiba artık. "Yine baş başa kaldık demek patatescik." Patatesleri ağzıma atmaya başladım. Bir yandan da bir kaç dakika öncesini ve hayatımı sorgulamaya başlamıştım.
Kerim'de bir şey vardı. Anlayamadığım bir yakınlık. Sanki yeni tanışmamışım, yıllardır tanıyormuşum gibi hissettiriyordu. Az önce olanlarınsa pek bir açıklaması yoktu. Bir anlık bir şeydi sadece. Yani öyleydi umarım. Sonuçta yarın sabah hapishanede olacaktım. Tek arkadaşım da yine karşımdaki duvar olacaktı sadece.
"Öfke yangınlarından kurtulsan
Kendi kıyılarına yakın bir yerde
Toz pembenin üstüne bassan
Gök mavinin altında uzansan
Uzak geliyor hayatın uzak sana
Yakamam kendimi, yakamı bıraksana
Hayaller içinde gün görmeye bak
Saklı kalan güne can vermeye bak
Parıldayıp duran insanlara bak
Kendi düşlerine, düşmanlara bak
Parıldayıp duran insanlara bak
Kendi düşlerine, düşmanlara bak
Gittikçe yükselen haller içindeyim
İnsandan örülmüş duvarlar içindeyim
Gittikçe yükselen haller içindeyim
İnsandan örülmüş duvarlar içindeyim"
![](https://img.wattpad.com/cover/380627346-288-k467244.jpg)
YOU ARE READING
Hırsız Ajan
RomanceBir hırsız ve bir ajan... İkisi de aynı şeyin peşinde. Tek istekleri Cihan Derin'in acı çekmesi ve onu mahvetmek. Peki ya bunu neden bu kadar çok istiyorlar? Bu yolculukta onları neler bekliyor? Hiç bilmedikleri duygular, hiç bilmedikleri hisler, hi...