12: Ödeşmek

5 3 0
                                    




Taehyung

1 saat önce

O herifi bulmuştum sonunda. Eunwoo'nun onu evinin önünde beklediğini yazdığını hatırladım. Jungkook'un telefonunun olduğu dosyayı açıp adresine baktım. Adrese vardığımda bir araba içinde bekleyen bir çocuk gördüm. İnip camına tıklattım. Gözleri hızla bana doğru döndü, ama beni tanımıyordu. Bu benim avantajımdı.

"Selam," dedim. Camı indirip dirseklerimi yaslayarak eğildim. "Jungkook'u mu bekliyorsun?"

"Evet de, sen nereden tanıyorsun?" diye sordu Eunwoo. "Sen kimsin?" diye sordu, sesinde hem şaşkınlık hem de korku vardı. Adımı bilmesine gerek yoktu. Onun için ben, sadece sonunu getiren bir gölgeydim.

"Adım önemli değil," dedim, gözlerimi onun gözlerinden ayırmadan. "Ah... Bir saat önce öyle bir seviştik ki Jungkook'la... Sana anlatamam."

"Eunwoo sinirlenerek, "Ne diyorsun lan sen?" diye bağırdı.

"Şşş, sinirlenme. Onu ormana götürüp bir güzel becerdim, keşke fışkırtışını görebilseydin."

Fazla beklemeden silahımı alnına dayadım. Silah sesi sokakta yankılandı ve Eunwoo'nun bedeni olduğu yere yığıldı. Onu vurduğumda, içimde bir rahatlama hissettim. Bu anı uzun zamandır bekliyordum.

Gözlerimde zafer ve hüzün karışımı bir ifade vardı. Eunwoo'nun cansız bedeni koltuğa yığılırken, oradan uzaklaştım. Bu an, hafızama kazınmıştı. İçimdeki karanlık tarafı kabul etmek zorunda olduğum bir gerçekti. Ve bu, her zaferde daha da belirginleşiyordu.

"Bizi zorluyorsun Jungkook. Madem biz ciddi takılırsak bu insanlar zarar görecek, o zaman bunu anlamalısın," dedim kendi kendime.

Merkez binasının yakınına geri dönüp Yuta'nın cesedinin çıkarılışını izledim. Ambulans uzaklaştığında yine bir sessizlik çökmüştü. Kalkıp sinirle yeni bir sigara yakacakken onu gördüm. Jungkook, sigarasını içiyordu.

***

Jungkook'la yaptığımız konuşma sonrasında, her ne kadar canım yansa da, tekrar duygularımızın açığa çıkmasına izin veremezdim. O da acımasız biriydi ama duyguları benden daha yoğun yaşıyordu. Bu yüzden onu bırakmam ona bu kadar kin veriyordu.

Eve geldiğimde biraz kafamı dağıtmak için müzik dinledim, sonrasında yatağa uzandım. Sabah yine dün hiçbir şey konuşmamışız gibi devam edecektik. Ödeşmiştik ve o şerefsizi öldürmek bana çok iyi gelmişti.

Biz neydik? Birbirimiz için sevgili yapmıyorduk, arada bir sevişiyor ve sonra yine her şeyi başa sarıyorduk. Belki de bir şeyleri oturtmaya çabalamamalıydık. Bir şeydik işte, buna bir isim vermek anlamsızdı.

Sabah uykumdan kendiliğimden uyanmış ve kalkarak sistemden iş bakmaya başlamıştım. Elimdeki işler bitmişti ve sonrasında hep onlarla uğraşmıştım. Onu görmediğim o uzun döneme girmek istiyordum, birbirimizden haberimizin olmadığı döneme ama zordu. Ekip de benden hâlâ intikam almak istiyordu.

Kafamda bu düşüncelerle yeni iş arayışına dalarken, bir yandan da geçmişe dair karmaşık hislerimle mücadele ediyordum. Jungkook'la olan ilişkimizi anlamlandırmak zordu, çünkü ne olduğumuzu tam olarak tanımlayamıyordum. Fakat bu belirsizliğin içinde bile, ona karşı hissettiklerim güçlüydü.

Sonunda iş bakmayı bırakıp, biraz daha normal bir hayat yaşamayı denemeye karar verdim. Bu kez gerçekten ondan ve ekibinden uzak durmaya kararlıydım. Ama içimde bir yerde, bu kararı ne kadar sürdürebileceğimden emin değildim.

Sabah kahvaltı yapıp kafa dağıtmak için evden çıkarak yakındaki bir kafeye girdim. Bir kahve alarak oturdum ve etrafı izleyerek içmeye başladım. Kafede oturmuş, telefonuma dalmıştım. Bir yandan kahvemden yudum alıyor, diğer yandan ise planları gözden geçiriyordum. İşlerin karmaşıklığı arasında bir anlık sessizlik, bana düşünme fırsatı veriyordu. Ancak bu sessizlik uzun sürmedi. Birkaç dakika sonra karşıma oturan çocukla bakışlarımı ona çevirdim.

Nightwalker | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin