Kısa bir bölüm oldu. İyi okumalar.
---
Taehyung
8 Ay önce
O zamanlar her şey daha farklıydı. Jungkook'la birlikteydim, ama içimdeki huzursuzluk her geçen gün daha da büyüyordu. Onunla birlikte olmanın verdiği güç ve tutku, bir süreliğine beni tatmin etmişti. Ancak, ben her zaman daha fazlasını istemiştim. Daha yükseklere çıkmak, kendi başıma bir şeyler başarmak, bir ekibe bağlı kalmadan kendi yolumu çizmek...
Bir gece, kararımı verdim. Soğukkanlı bir şekilde onunla konuşmak için yanına gittim. İçimde bir yerlerde onun canını acıtacağımı biliyordum, ama bu kaçınılmazdı. Kendi hırslarım, Jungkook'la birlikte kalmaktan daha ağır basıyordu.
"Jungkook," dedim, sesimdeki kararlılığı gizlemeden. "Bizim... Bizim bir geleceğimiz yok. Benim kendi yolumu çizmem gerekiyor."
Gözleri bana kilitlendi, ama içinde beliren şaşkınlık ve acıyı görmezden geldim. "Ne demek istiyorsun, Taehyung?"
Derin bir nefes aldım ve devam ettim. "Ben daha fazlasını istiyorum, Jungkook. Daha yükseklere çıkmak, kendi başıma bir şeyler başarmak istiyorum. Bir ekibe bağlı kalmak, beni sınırlıyor. Ve... ve seninle de çok uyumlu olduğumuzu düşünmüyorum."
Onun yüzündeki ifade her şeyi anlatıyordu. Ama bu kararı vermiştim ve geri adım atamazdım. "Taehyung, biz... Neden böyle yapıyorsun?"
"Bu benim için doğru olan."
Onunla göz göze geldim, derin bir nefes daha aldım ve son sözlerimi söyledim. "Seni terk ediyorum. Bu yola yalnız devam etmem gerek." Öfkeyle bakıyordu bana.
Sessizlik. Sadece derin bir sessizlik. Onun gözlerinde beliren kırgınlık ve hayal kırıklığı, içimde bir şeylerin kırılmasına neden oldu, ama bu kararı vermiştim. Geri adım atamazdım.
"İyi, siktir git. Ama bu burada bitmeyecek."Sesi o kadar titriyordu ki... Hem sinir hem hayal kırıklığı...
Arkamı döndüm ve uzaklaştım. Adımlarım beni ondan uzaklaştırırken, her adımda içimdeki ağırlık biraz daha arttı. Ama biliyordum ki, bu yol benim için doğruydu. Jungkook'u geride bırakmak zordu, ama kendi hırslarım ve hayallerim için bu adımı atmam gerekiyordu.
Onu terk ettim. Soğukkanlılıkla, kararlılıkla, ve belki de biraz acıyla. Ama bu, benim yolumdu. Ve ben bu yolda yalnız yürümeyi seçtim.
***
O geceyi hatırladım, birkaç ay öncesini. Jungkook'u terk ettiğim o anı. Soğukkanlılıkla onunla konuşmuş, hırslarım ve hayallerim uğruna onu geride bırakmıştım. Ama şimdi, kucağımda huzurla uyuyan Jungkook'a bakarken, ne kadar aptalca davrandığımı anlıyordum. Parmaklarımı yavaşça saçlarının arasında gezdirdim, iç çekerek pişmanlığımı düşündüm.
Onunla tekrar birlikte olmaya başladığımız an kendimi frenlemeye çalışsam da ona hala deli gibi aşık olduğumu fark etmeliydim. Gerçekten de uyumlu olmadığımızı mı düşünmüştüm? Yoksa sadece kendimi kandırmış mıydım? Jungkook'la geçirdiğim her an, onunla olan bağımızın ne kadar derin olduğunu hatırlatıyordu bana. Birlikte geçirdiğimiz zamanlar, onunla yaptığımız her şey... Beni tamamlıyordu.
Ekibi düşündüm, bizim ekibimizi. Jimin, Yoongi, Namjoon, Hoseok... Onlar benim için sadece bir ekipten fazlasıydı. Bir aileydiler. Seokjin'i öldürdüğüm anı hatırladım, içimdeki pişmanlık dalgası yine yükseldi. Onun ölümüne neden olmak, tüm ekip için büyük bir yıkımdı. Onun yokluğu, içimde kapanmayan bir yara açmıştı.
Jungkook'un huzurlu yüzüne baktım, parmaklarım yavaşça saçlarının arasında dolaşmaya devam etti. Onu terk etmek, ekibi geride bırakmak, Seokjin'i öldürmek... Hepsi büyük hatalardı. Ama en büyük hata, Jungkook'u terk etmekti
İçimdeki pişmanlık dalgası bir kez daha yükseldi. Ne kadar aptalca davrandığımı düşündüm. Jungkook'la ne kadar uyumlu olduğumuzu, aslında birbirimizi tamamladığımızı anladım. Onu terk etmekle, kendimi de terk etmiştim.
O anı hatırladığımda, her şey çok netti. Kurşunun vücuduma saplandığını hissettiğim anda, aklıma gelen tek şey ölüm değildi. Ölmekten değil, Jungkook'u bir daha göremeyecek olmaktan korkmuştum. Gözlerim kapanırken, aklımda sadece onun yüzü vardı.
Acıyı hissetmiyordum bile, sadece onunla geçirdiğim anları düşünüyordum. Onun gülüşünü, beni sinirlendirişini, birlikte geçirdiğimiz o çılgınca günleri... Ve içimde derin bir korku yükseldi. Ya onu bir daha göremezsem? Ya onu bir daha sarılamazsam?
Hayatımda çok şey gördüm, çok şey yaşadım. Ölüm her zaman işimin bir parçasıydı. Ama bu sefer farklıydı. İlk defa, gerçekten korktum. Çünkü bu sefer kaybedeceğim şey, sadece hayatım değildi. Onu kaybetmek, benim için her şey demekti. Jungkook, hayatımın en önemli parçasıydı.
Ağır yaralanmışken bile, içimdeki tek düşünce ona dönmekti. Onu bir daha görebilmek, onunla birlikte olabilmek. Vurulduğumda, ölmekten değil, onunla bir daha olamamaktan korktum. Gözlerim kapanırken, aklımdaki tek şey oydu.
Jungkook... Eğer bu hayatta bir şansım daha varsa, onunla birlikte olmak için kullanacaktım. Çünkü ona aittim, ve o bana. Bu dünyada, ondan daha önemli hiçbir şey yoktu benim için.
Ekibim... Ailem... Onlar benim her şeyimdi. Ve ben, onların yanında olmalıydım. Jungkook'un yanındaydım. Ve onu bir daha asla bırakmayacağıma söz verdim.
Onu daha sıkı sardım. Pişmanlıklarımın arasında yeniden huzur bulmaya çalışıyordum. Ne olursa olsun, Jungkook'u asla bir daha terk etmeyecektim. Bu kez, onunla kalacak ve tüm hatalarımı telafi edecektim.
---
Oldukça kısa bir bölüm olsa da Taehyung'un hislerini de aktarmak istedim vurulmasından sonra.
<3