Bölüm 25: Halil ile Ekin

97 26 17
                                    

Halil yanında yatan çocuğa bakarken gün kendini yavaşça karanlığa bırakıyordu. Ekin'in nefes sesleri aralarındaki boşluğu doldururken düşündü Halil. Ne zaman düşmüştü bu kahverengi saçlı güzel gözlü oğlana acaba? Ortaokulda revirde ona sihir yaparken dudaklarını değdirdiğinde mi düşmüştü Ekin'e ? Yoksa lisede ilk yıllarında  kütüphanede beraber otururlarken uyuya kalıp başını omzuna yasladığında mı etkilenmişti ondan?

Bilmiyordu Halil. Bu çocuğa duyduğu sevdanın içinde ne zaman filizlenip çiçek açtığını bilmiyordu. Belki de lise sonda bisikletle parkta buluşacakları zaman onu bulamadığında, endişeden delirdiğinde çoktan aşık olmuştu ona Halil. O günü düşünürken tekrar irkildi.

Ekinle Halil bisikletle dolaşmayı çok severlerdi eskiden. O zaman Halil'in anne babası ayrı olmadığından ve evleri yakın olduğundan haftasonları evlerine eşit uzaklıktaki parkta beraber bisiklet sürerlerdi. Yine bir bahar günü sınav stresinden uzaklaşmak için parkta buluşmak üzere sözleşmişlerdi.

Halil parkın oradaki caddeye geldiğinde ortama tam olarak bir karmaşa hakimdi. Köşede ezilmiş bir bisiklet  yanda ise yana devrilmiş küçük bir kamyonet vardı.

Halil köşedeki bakkala ne olduğunu sorduğunda "Gitti gencecik çocuk" demişti. "Çok kan vardı görsen! Kaç kere belediyeyi uyardık şuraya bir işaret koysun diye. Gencecik bir çocuğu hayattan kopardı. Kıvırcık kahverengi saçlı küçük bir şeydi." diyerek olayı tarif etmişti.

Bakkal amcamın sözleri Halil üzerinde soğuk duş etkisi yaparken hangi hastane diye sormuştu hemen. Adamın yanıt vermesiyle bisikletini unutup Mirkelam'ın her gece klibindeki gibi hastaneye giden tüm yolu koşmuştu Halil. Yüreği acıyla yanarken ne olur ona bir şey olmasın diye dua etmişti içinden. Yol boyunca göz yaşı dökmüştü acıyla haykırmıştı. Hastanenin aciline ulaştığında bisiklet kazasıyla gelen çocuğu sorduğunda hemşirenin parmağıyla göstermesiyle karşıdaki ayağı alçıda Ekin olmayan ama Ekin'i andıran çocuğa bakmıştı.

Çocuğa geçmiş olsun derken her şeyin bakkal amcamın abartması olduğunu çocuğun olayı anlatmasıyla anlamıştı. Küçük kamyonet karşıdan gelen bisikleti son anda görüp hafif değdirmiş bisiklet bir yana vişne suyu taşıyan kamyonet ani fren yaparak diğer tarafa savrulmuştu. Vişne suları etrafa saçılırken olaya sonradan şahit olanlar bunu kan zannetmiş kazayı kendilerince yorumlamışlardı.

Halil koştuğu yolu yüreği hafiflemiş bir şekilde geri yürürken buluşacakları parka geldiğinde Ekin'i kırmızı bisikletiyle bankta oturmuş yanında yaşlı bir amcayla sohbet ederken bulmuştu.

Bir yandan en sevdiği dondurmasını yerken "İlla belediyenin harekete geçmesi için kaza mı olması gerekiyordu amca!" diye yanındaki amcaya sitem ettiğini duymuştu Ekin'in. Halil'in çocuğun bankta canlı bir şekilde bıcır bıcır konuştuğunu görünce kalbinde bir şeyler büyümüş nefes almasını engellemişti sanki.

Ekin onu görmesiyle elini sallarken dayanamayıp koşarak yanına gelip kucağına almıştı onu.  Kafasını Ekin'in boynuna gömerken "Çok korktum." dediğini hatırladı Halil. Sonraki cümleyi ise içinden söylemişti "Sana bir şey oldu diye çok korktum ömrümden ömür gitti." Ekin ise kendine has konuşmasıyla yanıtlamıştı onu  "Geç kalmaktan korktuysan arasaydın ya beni Halil biraz daha geç çıkardım evden." Halil hala sakinleşmeye çalışırken gökyüzüne doğru bakmıştı. Doğru ya telefon diye bir icat vardı.

Şimdi anlıyordu neden bu kadar korktuğunu Ekin'i canlı gördüğünde neden bu kadar rahatladığını. O fark etmese bile içinde ona aşık tarafı korkmuştu sevdiğini kaybetmekten. Ki sonraki geceler Halil ablası gibi Ekin'in de öldüğünü onu kaybettiğine dair kabuslar görmüştü.

AKINCI (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin