Bölüm 19: Ekin

220 36 17
                                    

Halil evin içinde volta atarken babası kenarda gazetesini okuyor abisi ise televizyonda kanallar arasında dolaşıyordu. Üç gün olmuştu Ekin'i gideli ve üç gündür bu şehirde kendini hapsolmuş gibi hissediyordu.

Babasına umutla dönerek "Yarın gideyim baba ha Antalya'ya ne dersin?" dedi ikna edebilmek amacıyla. "Cuma zaten bir gün okula gitmesem bir şey olmaz. Sonrası haftasonu pazartesi de alır dönerim Ekin'i."

Adem Bey bıkkınlıkla içini çekerken "Oğlum kaç defa söyleyeceğim." dedi. "Çocuk oraya kafasını dinlemek için buradan uzaklaşmak için gitmiş. Belli ki düşünmek istediği şeyler var. Bırak bir sular durulsun dönsün şehre nasıl istersen öyle konuşursun. Ama zaman ver bir çocuğa Ekin'i en iyi sen tanıyorsun."

Halil salonda volta atmaya devam ederken babasının yanıtıyla homurdanarak "Bekleyemiyorum." dedi. "İçimdekileri bir an önce bağırmak haykırmak istiyorum Ekin'e onu ne kadar sevdiğimi söylemek, özür dilemek ve beni affetmesi için yalvarmak istiyorum. Ama yapamıyorum. Ne aramalarıma dönüyor ne mesajlarımı yanıtlıyor. Ama okuyor görüldüde bırakıyor çünkü. Kahroluyorum."

Halil en sonunda yorgunlukta koltuğa çökerken eşofmanının cebinden telefonunu çıkarttı. Hala ne bir mesaj ne bir arama vardı Ekin'inden. Whatsaap uygulamasından çıkarken galerisine girdi Halil. Tüm Ekinle olan fotoğraflarına teker teker tekrar bakarken on sarılmış yanakları kızarmış fotoğrafları inceledi gözleriyle sevdi bir süre.

Göğsündeki iz ona krem sürmesi için sızlayarak kendini hatırlatırken eliyle sızıyı dağıtmak için bölgeyi ovuşturdu. Tam odasına o bölgeye krem sürmek için kalkacaktı ki babasının "Gel bakayım buraya." demesiyle durdu.

Halil çekinerek babasına doğru bir adım atarken göğsündeki sargıyı görmemesi için dua ediyordu. Adem bey oğlunu baştan aşağı süzerken "Ne var senin göğsünde?" diye sordu.

Abisi gözlerini gezdiği kanallardan kardeşine doğru çevirirken kardeşine "Yine ne halt yedin?" numaralı bakışını attı. Halil gerginlikle yutkunurken "Bir şey yok baba alerji olmuş da kaşıyarak kanatmışım bende daha çok kaşımayayım diye sardım öyle." diye uydurdu Halil hemen.

Adem bey gazetesini hemen yanına bırakırken "Sen bu yalanları babana anlat dedi." Hakan gevşekçe "Öyle yapıyor zaten baba." derken adamın ters ters bakmasıyla hemen televizyona döndü.

"Aç bakayım şu sargıyı sen." dedi Adem bey. Halil kurtarması için abisine yalvarırcasına bakarken "Aç bakayım Halil!" diye gürledi Adem Akıncı.

Halil umutsuzca atletini çıkarırken bir yandan evin doğalgazla kırk derecede yanmasına sövüyordu, bu haltı yer yemez kendi evine gitmemesine sövüyordu. Ama ne olursa olsun pişman değildi yaptırdığından.

Halil göğsündeki sargıyı yavaşça açarken kızarmış derinin ortasında yazan yazıya bakarak gururla gülümsedi.

Ekin

Adem bey "Oğlum sen manyak mısın?" diye sorarken Hakan koltukta babasının hedefi olmamak için kendini tutuyor fakat gülmemek için verdiği çabalardan dolayı kızarmış her an boğulacakmış gibi duruyordu.

"Seviyorum baba." dedi Halil hemen.

"Ulan ben ne öğretiyorum size küçüklüğünüzden beri? Alkolünüze karışmam arkadaşlarınıza karışmam meslek seçimlerinize karışmam. Ama dövme?" dedi Adem bey hırsla.

Halil hemen babasının lafını bölerken "Ama baba saçma sapan söz resim falan yaptırmadım ki." dedi. "Aşık olduğum kişinin ismini yazdırdım sadece. Ekin beta belki ruh eşi değiliz vücudumuzda buna dair bir iz olmayacak ama her şeye rağmen ona benim eşim olduğunu göstermek istedim." diyerek açıkladı kendini.

"Oğlum dün bir bugün iki. Daha geçen hafta ne Ekin'in seni sevdiğinden ne de senin onu sevdiğinden haberin vardı. Çocuğa neler söyledin de çocuk Antalyalara kaçtı Halil belki bundan sonra seninle görüşmek istemeyecek. Belki aşkını sevgisini kalbine gömüp devam edecek. Bu ne acele?"

Babasının saydığı her olasılıkta Halil yutkunurken bu ihtimallerin gerçekleşmesi düşüncesiyle irkildi. Göğsündeki ağırlık gittikçe büyürken zorlukla konuşabildi Halil. "Ekin bundan sonra bana nasıl davranırsa davransın benim ona olan hislerim bellidir. Ya en yakın arkadaşı Halil olurum ya sevgilisi Halil olurum ya da yabancı biri olurum. Onun için bulunduğum konum değişse bile o benim Ekin'im olarak kalacak. Benden uzaklaşmak istese bile bana desteğini can yoldaşlığını unutmayacağım hiçbir zaman. Bu dövmeyi de bu yüzden yaptırdım zaten."

Adem bey tam ağzını açacaktı ki "Tamam baba." dedi Hakan. "Yapmış bir hata işte. Üstüne gitme daha fazla. Hem görünür bölgede değil en azından iş görüşmelerinde falan etkilemez."

"Sakın bu dövmeyi Ekin'e gösterip çocuğa ajistasyon yaparak manipüle etmeyeceksin duydun mu beni Halil? Kendi isteğiyle affedecek seni."

"Yok baba beni affetmezse söylemem bile." dedi Halil hemen.

Adem bey onaylarcasına başını sallarken "Hadi odana git de krem mi sürüyorsan ne sürüyorsan sür yara olmasın." dedi.

Halil hemen odasına koşarken koltuk değneklerini tutup ayağa kalktı Adem. Çalışma masasından purosunu çıkartırken yavaşça balkona doğru yürüdü. Purosunu yakıp martıların sesini dinlerken bir süre denizi seyretti kırklı yaşlarının ortasındaki adam.

Yanındaki hareketlilikle başını çevirirken büyük oğlunun da ona katılıp kendi sigarasını yaktığını gördü.
"Bana çekmiş." dedi Adem bey düşünceli bir ses tonuyla. "Sevdikleri ve sevmedikleri konusunda kendinden emin ve bu uğurda dünyayı yakacak kadar pervasız."

Hakan baş hareketiyle babasını onaylarken "Ama benim kadar korkak değil." diye devam etti Adem bey. "Sevdiğini haykıracak sonuna kadar peşinden koşacak onu kaybetmekten korksa bile yılmayacak biri benim oğlum. Ben öyle olamadım Hakan."

Hakan teselli etmek için babasına sarılırken ikili bir süre denizi seyretti. Babasının kalp kırıklıklarından hep haberdardı ama ne olduğunu asla öğrenememişti. Ne oldu da babası sevdiğinden vazgeçti ayrı düştü veya öldü mü onu bile bilmiyordu. Sadece ismini biliyordu. Adem bey bazen alkolü çok kaçırır bazen uzaklara dalarken sadece tek bir ismi söylerdi. Halil kim olduğunu anlamazdı ama Hakan bilirdi babasının sevdalısının ismini.

"Abi!" diye bağırdı Halil içeriden. "Sende bepanthol tarzı bir krem var mı ben eczaneden almıştım ama bulamadım şimdi. Varsa sürüvereyim yara olmasın."

Hakan bıkkınlıkla gözlerini devirirken "Hadi ilgilen kardeşinle." dedi Adem bey. Hakan başıyla onaylarken "Geliyorum!" diye bağırdı. Ne kadar baş belası olsa da seviyordu kardeşini Hakan onsuz hayatı herhalde çok boş olurdu.

Büyük oğlu yanından ayrılırken bir yandan üst kattan gelen oğullarının birbiriyle itişme sesleri eşliğinde purosunu içmeye devam etti. Bu sesler onun için ev demekti. Oğulları neredeyse evi orasıydı Adem beyin. Bir de askerleri için geçerliydi bu. Askerlerinin olduğu yer de onun için evdi vatandı.

Ama her şeye rağmen kalbindeki sızı bir türlü gitmiyor o içinde kalan boşluğu oğulları dahil kimse dolduramıyordu. Belki de sahibini bekliyordu o boşluk yıllardır gelip tekrar doldurmasını bekliyordu. Fakat Adem her şeyi kendi istediğinden şikayet de edemiyordu. O seçmişti her şeyi sonuçlarını bile bile hemde.

Cebinden cüzdanını çıkartırken oğullarının vesikalıklarının durduğu bölümün arkasından bir fotoğraf çıkardı Adem. İki parmağıyla resmi okşarken bir süre geçmişin puslu hatıraları arasında süzüldü kaldı.

Adem Akıncı mutlu olana kadar bana gün yüzü göstermek yok 🫡

AKINCI (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin