Bölüm 27: Ekin'in Yokluğu

89 23 17
                                    

Halil anahtarını kilide sokup çevirirken kapıyı açıp içeri girdi. İçeriden "Halil sen misin oğlum?" diye ses yükselirken "Ben geldim baba!" Diye bağırdı Halil içeriye doğru . Ayakkabılarını çıkartırken salona doğru adımladı.

Abisi ve babası televizyonda akşam ajansını takip ederken "İyi akşamlar çok sevgili Akıncı ailesi." dedi Halil mutlu bir şekilde.

Hakan bir hasbinallah çekerken "İyi akşamlar oğlum." dedi Adem bey oğlunun mutlu haliyle mutlu olurken. "Ben üzerimi değiştirip geliyorum." derken odasına çıktı Halil. Abisinin "Delirdi baba sonunda." dediğini duymuştu arkasından.

Doğru delirmişti Halil. Ama mutluluktan aşktan fazla sevgiden delirmişti. Olabilecek en güzel şekilde tırlatmıştı. Islık eşliğinde duşunu alırken abisinin dolabından en sevdiği eşofman takımını çaldı yine.

Rahat adımlarla aşağı inerken ailesini yine oturdukları koltukta buldu. Ekin'in yokluğunda alışmıştı onlara özellikle babasının ilgisiyle mutlu oluyordu Halil. O yüzden Ekin onda kalmadığı sürece babası ve abisiyle kalmaya karar vermişti.

"Ne yapayım size koçlar akşam yemeğinde ne isterseniz?" diye sordu Halil. "Halil'in spesiyal mantar soslu antrikotuna ne dersiniz? Yanına bir de meze söyleriz şarap falan?

Ekin onun yaptığı antrikotu çok sever bayıla bayıla yerdi hep. Ama midesi küçük olduğundan hep bir parça yer hemen doyardı.  Ailesine gözü takılırken 1.92 boyunda abisine ve 1.85 boyundaki babasına baktı. Babası neyse de abisi danayı yese doymayacak gibi duruyordu.

"Yok vazgeçtim unutun antrikotu" dedi Halil. "Abimin önüme iki kilo antrikot koysan doymaz o. Bütün harçlığımı ete yatırmak istemiyorum. Şeye ne dersiniz mercimek çorbası?"

Hakan "Halil!" diye gürlerken mutfağa doğru kaçtı Halil. "Sen abi dayağını unuttun galiba gel sana hatırlatayım ben abicim."

"Yok Hakan Akıncı Bey neler diyorsunuz öyle." dedi Halil abisinin mutfağa doğru geldiğini görünce hemen salona kaçarak. Babasının yanında dövecek hali yoktu ya. Hemen babasının yanına otururken "Yalan mı babacım?" dedi.

"Siz yine kibar bir adamsınız ama bu büyük oğlunuz ayı gibi olduğu için doymaz ben bütün akşam et mi pişireyim? Benim rızkımı da yer o küçükken onun yüzünden aç kalıyordum sofrada. Allahtan gelişimim etkilenmedi de yine 1.89'u gördüm çok şükür."

"Nasıl gelişimini etkilemedi lan beyninde düşünen tek bir hücre yok." dedi Hakan salona girerken.

Halil üzerindeki takıma bakarken bir de abisinin üzerindeki takıma baktı. İkisinin kıyafetleri aynıyken siyah güneş  gözlüğü takıp birbirini işaret eden Mahmut Tuncer ve İbrahim Tatlıses gibi dikildiler salonun ortasında.

"Lan oğlum nasıl olur ben bunu senin dolabından çaldım ya." dedi Halil şaşkın bir ses tonuyla. "Gerizekalı sürekli en sevdiğim eşofman takımını çaldığın için gidip kendime yenisini almak zorunda kaldım."

"İnsan kardeşine yenisini verir. Hiç hiç düşkün değil baba bana bu. Olmamış yapamamışsınız abimi. Allahtan sonra ablamla ben doğdum da zirvede bıraktınız çok şükür." dedi Halil eliyle minnet işareti yaparken.

Hakan bıkkınlıkla kardeşine bakarken babasına dönüp "Ben bunun kullandığı uçağa binmem." dedi. Adem bey iki kardeşin birbiriyle atışmasını seyrederken aklına kızı Helin geldi. Ne var şimdi o da burda olsaydı kardeşleriyle atışsaydı.  Helin ortanca kızıydı Akıncı ailesinin. Hakan ve Halil görünüş olarak annesini andırsa da Helin tam olarak babasına benziyordu. Babası gibi güneşte renk değiştiren ela gözleri kahverengi ipek gibi saçları vardı. Hakanla çok iyi anlaştıkları için bir gün paytak adımlarla babasının yanına gelmiş "Tardeş istoyorum baba." demişti.

AKINCI (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin