Multimedia'da: Penceredeki yaşlı teyze, ve Sıla-Oluruna Bırak..
Sabahın ilk ışıkları evin penceresinden içeri adeta süzülerek girerken, vardıkları ilk nokta Azra'nın balı anımsatan göz bebekleri olmuştu.
Erken kalkmaya alışıktı Azra, erken yatıp erken kalkan tiplerdendi,halk dilinde tavuklardan. Ancak bugün yol yorgunluğunun verdiği etkiyle biraz daha geç uyanmıştı.
Tavuk Hanım kendine gelir gelmez yanında yatan Sinan Beyi uyandırma çalışmalarına başladı;
"Uykucu baba, biraz daha uyursan eğer Engin Amcanın yaptığı kokusu buraya kadar gelen muhtemelen içinde sucukta olan enfes yumurtayı kaçıracaksın."
Azra babasının göbeğine yavaşça vurarak ayağa kalktı ve dün gece -yorgunluktan olsa gerek- farketmediği aynanın önüne geçti.
Aynadaki halini görünce çığlık atmamak için elleriyle ağzını kapadı sonra kendi vahimliğine üzülüp gayriihtiyari elini ısırdı ve çığlık attı...
Onun bu hallerini yataktan izleyip kıkırdayan Sinan Bey
"Hayırdır küçük hanım, yoksa üç gündür hiç uyumadan kesintisiz ağlayınca kendinizi aynada güzel mi görmeyi umuyordunuz?" dedi.
Sinan Bey haklıydı, Azra 3 gündür sadece ağlamıştı, tam anlamıyla sadece.
Zaten Azra buna itiraz etse de ayna gerçekleri gösteriyordu; uyurken dağılmış olan topuzu, şişmiş ve altları mor olan gözleri, sarıya dönük ten rengi...
Her ne kadar babasıyla gülüyor olsa bile Azra hâlâ çok üzgündü. Hem de çok.
Normal zamanda çekik bal rengi gözleri hep parlarlardı, kirpikleri de uzunlardı ve yukarıya doğru kıvrılırlardı, ancak şu an ağlamaktan büzüş büzüş olmuşlardı. Kalçasının az üzerinde olan kestane rengi saçları her zaman bakımlı ve dolgun olurlardı fakat şu an olabildiğince sönük ve özensizlerdi.
Azra biraz daha kendini aynada izledikten sonra, kendi kendine konuşmaya başladı;
"Eve gidince ilk işin bakım yapmak olacak Azra Uluhan, yoksa bu gidişle seni en iyi kremler bile kurtaramayacak!"
Suratını elleriyle incelerken, homurdanıp kafa sallıyordu. Hâlâ yatakta olan ve onu izleyen Sinan Bey
"Bu kız git gide annesine benziyor," diye aklından geçirdi ve derin bir iç çekti."Uluhan Ailesi, çayları dolduruyorum. Gelmeyen pişman olur haberiniz ola."
Engin Beyin sesi baba kızı gülümsetti ve ikisi de birbirlerine bakıp aynı anda mutfağa doğru koştular.
Engin Çalışkan Sinan Beyin çocukluk arkadaşıydı. Aradan yıllar geçse bile hâlâ konuşur ve tatillerde görüşürlerdi.
Şimdi ise Azra ve babası evlerine geçmeden önce Engin Beyin evinde kalıp bir gece dinlenmek istemişlerdi.
Taşınacakları ev henüz boştu, ve doldurulması tüm günlerini hatta birkaç günlerini alabileceği için, ilk gece burada istirahat etmeyi tercih etmişlerdi.
Engin Bey evli değildi, o yüzden evde de rahatça kalıyorlardı.Saatlerdir uyudukları için çok açlardı ve kahvaltıya büyük bir iştahla başladılar.
İlk çaylar bitince Azra kalkıp bardakları tekrar doldurdu ve genel muhabbet yapıldıktan sonra Sinan Bey günlerdir aklında olan konuyu açtı;
"Engin, İtalya'dayken konuştuğumuz iş meselesi hâlâ aklımda. Şu anda bu ortaklık benim için en uygun olan iş.
Bence en kısa sürede başlayalım. Çünkü İtalya'dan getirdiğim para uzun süre yetmeyebilir."
Sinan Bey konuşmayı bitirdiğinde , Engin çayından uzun bir yudum aldı ve konuşmaya başladı;
"Bende seninle aynı fikirdeyim Sinancığım, ben siz gelmeden önce mağazalara bir göz attım.
Benim çalıştığım firma pamuk ve tekstil ürünleri yapıp toptan satıyor. Eğer anlaşabilirsek, oradan aldığımız ürünleri kendi mağazamızda satabiliriz."
Azra , bayların konuşmasını dinlerken , bu konuyu hiç düşünmediğini fark etti.
Geçim konusu!
Kendi dertlerinden -İvan ve Luisa, annesi...- en önemli sorunu unutmuş ve hiç ilgilenmemişti.
İtalya'da annesi de babası da çalıştığı için maddi konuda hiç sıkıntı yaşamamışlardı. Şimdi ise nasıl yaşayacakları hakkında hiç bir fikri yoktu.
Bu ihmali yüzünden kendine kızmayı sonraya erteledi ve babasına yöneldi;
"Ne mağazası baba? İş mi kuracaksınız beraber?"
Sinan Bey arkadaşıyla konuşmasına ara verip kızının sorularını cevapladı;
"Öyle düşünüyoruz güzelim. Bir dükkan satın alıp işleteceğiz. Umarım iyi olur."
Son cümlesini derin bir iç çekerek bitiren Sinan Bey manevi anlamda çökmüşken, bu kadar işle nasıl başa çıkabileceğini düşünüyordu.
Normalde her zaman karısının fikirlerinden ve bilgisinden destek alır ve işlerini kolayca hallederdi. Onun fikirlerine hep önem verir ona sormadan hiç bir işe kalkışmazdı.
Ah şimdi karısının küçücük bir fikri için neler vermezdi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZ
Teen FictionKader öyle acımasızdır ki, hayatınızın herhangi bir anında, hiç beklemediğiniz tesadüfler oluşturabilir. Gerçekleşmemesi gereken tesadüfler. Birden bire, kendinizi işlenmiş bir günahın ve beraberinde getirdiği intikam alevlerinin arasında bulabilirs...