Ay lacivert gökyüzünün zirvesinde ışıklarını yayıyordu, baharın ılık rüzgarları genç kadının yüzüne çarparken, bacaklarının titremesine aldırmadan, çıplak ayak koşuyordu. Rüzgar gözyaşlarını kuruturken, hiçbir şeye aldırmadan koşuyordu, arkasında bıraktığı hayata aldırmadan, sadece koşuyordu.
Bahar gelince yemyeşil olan ormanın içinde, yarım saattir koştuğu için artık dayanamayıp dallarından su damlayan bir ağacın altına, dizlerinin üstüne çöktü.
Gözlerindeki gözyaşları etrafını tamamen bulanık görmesine neden oluyordu, sağ elini dudaklarına götürüp, kanayan dudağına dokundu. Sızlayan sadece dudağı değildi, kalbi ve gururu da sızlıyordu, acıta acıta sızlıyordu.
Tırnağını dudağının kenarına yerleştirip, sinirle içine soktu ve geri çıkardı. Bulanık gören gözünün önüne getirdi tırnağını ve bulaşan kana baktı.Nefesinin kesilmesine aldırmadan, parmağının üzerindeki kanın yağmura karışmasını izledi.
Gözünden düşen damlalar da yağmur suyuna karışıp toprağa akıyordu.
Gözlerini kapatıp, ıslak kirpiklerinin birbirine değmesine izin verdi.
Yarım saat önce yediği yumrukları, işittiği sözleri ve çektiği acıyı düşündü.
Bir hıçkırık daha kaçtı iki dudağının arasından ve o aşık olduğu sesi duydu."Hayatım."
Gözlerini açıp, boynunu sesin geldiği tarafa çevirdi ve her zerresine aşık olduğu surata bakıp derin bir nefes aldı ve gülümsemeye çalıştı.
Kadının o hâlini gören genç adam, koşarak yanına geldi ve yere çöktü.
"Sevgilim, ne oldu sana?"
Kadın, boğazındaki yumru yüzünden konuşmadı ve adamın boynuna kollarını doladı.
Sevgilisine ne olduğunu deli gibi merak eden adam, kadının kendini toparlamasına izin verdi, saçlarından öperek sakinleşmesine bir nevi yardımcı olmaya çalışıyordu.Yaklaşık beş dakika öylece sarılı kaldıktan sonra, adam merakına daha fazla engel olamayıp, kadını kendinden uzaklaştırdı, yüzünü avuçlarının arasına aldı ve sakinleştirici bir ses tonuyla sordu;
"Ne oldu sana?"
Kadın gözlerini sımsıkı kapatıp birkaç damlanın daha toprağa karışmasına izin verdi, gözlerini tekrar açtığında, yanaklarının içinde olduğu iri elleri sımsıkı tutup, defalarca öptü.
Genç adamın içi korkuyla ve endişeyle dolmuştu.
Sevgilisini defalarca ağlarken görmüştü, ama bu sefer kadın perişan hâldeydi üstelik dudağı da kanıyordu. Aklına binbir türlü kötü senaryo hücum ederken, genç kadın nihayet dudaklarını araladı."Ben, ben evden kaçtım."
Duyduğu cümleyle gözlerini kocaman açan adam, şaşkınlığını gizleyememişti.
"Na- nasıl kaçtın? Neden kaçtın?"
Ellerini genç adamın elleriyle birleştiren kadın, cevap vermekte zorluk çekiyordu.
"Babama seni anlattım, seni sevdiğimi ve evlenmek istediğimizi söyledim. "
Genç kadının titreyen sesiyle adamın şaşkınlığı gitgide artıyordu. Genç kadın devam etti;"Babam bağırdı çağırdı, abim geldi sonra, o da duydu, ve, ve bana vurdu."
Ellerini yüzüne kapattı genç kadın, ve bir süredir ara verdiği ağlamasına yeniden döndü.
Kadının yere eğilmiş yüzünü kendine doğrultan adam, devamını anlatmasını bekledi.Ağlamaklı ses tonuyla konuşmasına devam etti kadın;
"Abim bana vurdu ve babam hiç bir şey demedi. Babamı bırak, annem bile korumadı beni, savunmadı. Düşünebiliyor musun? Acı çektiğimi gördüler, ve umursamadılar. Ben de kaçtım, o evde durmaya daha fazla dayanamadım ve sana geldim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZ
أدب المراهقينKader öyle acımasızdır ki, hayatınızın herhangi bir anında, hiç beklemediğiniz tesadüfler oluşturabilir. Gerçekleşmemesi gereken tesadüfler. Birden bire, kendinizi işlenmiş bir günahın ve beraberinde getirdiği intikam alevlerinin arasında bulabilirs...