Multimedia'da Tuğçe,Azra ve Sinan Bey 😌 Veee Sezen Aksu-Küçüğüm ☺️
İlginç şekilde koşar adım sınıftan çıkan Tuğçe'nin ardından Azra da Sinan Bey de şaşkınlıkla bakakaldılar.
"Baba, Tuğçe'nin babası ölmüş. Galiba o yüzden böyle sinirlendi, sindiremiyor babasının olmadığını; mazur görmek lazım."
Diyerek olayı toparlamaya çalıştı Azra. Aslında kendisi de tam olarak anlam verememişti neden böyle apartopar gittiğine.
Şaşkınlıkla sarışın kızın arkadından bakan Sinan Bey cevap verdi;"Bu kız, bu kız iyi görünmüyor Azra. Gözlerinin içini gördün mü? Bu kız iyi değil, hem de hiç iyi değil."
Sarışın kızın gözlerindeki derin bakışlardan biraz ürpermişti Sinan Bey. Kızı nerden bulmuştu bu ilginç arkadaşı?
Bu Sinan Bey'in hiç hoşuna gitmemişti, ancak o an kızını üzmemek için bir şey demedi; bu işi sonra halledecekti.Koşar adım sınıftan çıktı Tuğçe, titreyen gözbebekleri yüzünden başı dönmeye başlamıştı.
"Allah kahretsin." Diye bir fısıltı çıktı iki dudağının arasından.
Okuldan çıktı ve birkaç dakika mesafede olan 'yerine' gitti.
Böyle hissetiği anlarda hep buraya gelirdi. Burası ona iyi gelen tek yerdi. Hatta ona iyi gelen tek şey diyebilirdik.
Onun hayatında 'iyi' kelimesinin geçtiği tek yer.
Gizli bir mekândı burası, çok az kişi bilirdi burayı.
Küçücük bir orman.
Şehrin göbeğindeydi aslında, sadece ara sokakların altında gizliydi. Ağaçlar, çiçekler, taş, toprak. İnsana huzur verebilecek herşey.
Çantasını yere fırlattı ve bir taşın üstüne oturdu.
Gözlerini kapatıp en sevdiği kokuyu derin derin içine çekti; yağmurdan sonra ortaya çıkan toprak kokusunu.
Bu kokuyu ciğerlerine hapsetmek istiyordu.
Sadece bu kokuyla doldurmak istiyordu içini, diğer herşeyden arınmak istiyordu.➰➰➰➰
"Yarım kalmış bir defterin doldurulmayı bekleyen orta sayfası gibiydi herşey.
İlk sayfa özenle yazılır, istiridyenin sımsıkı sakladığı incinin güzelliği kadar hatta. Her satır dolduruldukça, o orta sayfa heyecanla bekler: sırasının geleceği günü bekler.
Sabırla, ümitle bekler.
Sonra sayfalar bir bir doldurulurken, gün geçtikçe daha özensiz bir hâl alır herşey. Daha sevimsiz vurulur kalem darbeleri süt beyaz kağıda.
Dünyanın en sabırlısı ilan edebileceğimiz orta sayfanın içinde ise halâ umut vardır. Ve bir an, hiç beklenmedik bir zamanda, en 'heyecanlı' yerinde durur mürekkep damlaları. İlk sayfalar özenle yazılmıştır, sonra tadı kaçmaya başlamıştı ve birden 'puf' herşey uçar. Tüm ümidiyle bekleyen orta sayfaya gelmek üzereyken, bitirir yazmayı dolma kalemin sivri ucu.
Zaten bu ansız bitmenin nedenini anlamaya çalışırken, içindeki tüm umudu da gider orta sayfanın. Gün geçtikçe, suya hasret bir çiçeğin soluşu gibi solar.
Süt beyaz kağıt dolma kalemin hasretiyle kavrulurken, zifiri kalem çoktan başka 'defter'lerde yol almaya başlamıştır bile. Onların ilk sayfalarını inci gibi doldurmakla meşguldür. İlk deftere bir bir kazıdığı her sözcüğü ona da yazar.
Aynı heyecanla onun da satırlarına şahane karalarını ekler.
Orta sayfanın hasretini görmeden,duymadan.
Ve, ne o orta sayfa bi daha doldurulabilir, ne o dolma kalemin kapağı ilk açıldığındaki yoğunluğu ve farklılığı kalır.
Orta sayfa, başka mürekkeplerin üzerinde deneme yapmalarını izler, ve hep hayalini kurduğu günü kalbinin derinliklerinde bekler. Sesi soluğu çıkmadan hatta bazen nefes almadan bekler. Dolma kalemin zifiri karanlığını üzerinde hissetmek için.
Bir daha asla o zifiriliği bulamayacağını bilsede."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZ
Teen FictionKader öyle acımasızdır ki, hayatınızın herhangi bir anında, hiç beklemediğiniz tesadüfler oluşturabilir. Gerçekleşmemesi gereken tesadüfler. Birden bire, kendinizi işlenmiş bir günahın ve beraberinde getirdiği intikam alevlerinin arasında bulabilirs...