SIRLAR VE KÖŞELER

23 6 182
                                    


-Vahit Karal Sırçalı-

Akademinin giriş kapısını geçtiğimde zihnimde odamın görüntüsünü çağırdım. Aynı saniye ahşap masamda oturur haldeydim.

Düşünerek yer değiştirmek.

Düşkan soyundan olmanın sağladığı minik güçlerdi bunlar.Mührümü bıraktığım yere istediğim anda gidebiliyordum.

Oturduğum yerden kalkıp, odamın içindeki Nerine arşivi yazan kapıya ilerledim. Bu kapı, aslında sadece Akademi müdürünün odasında bulunuyordu.Yardımcısı olduğum zaman, kapı kendini klonlamış ve aslıyla benim odama geçmişti.Bu kapının burada olduğunu sadece ben biliyordum. Herhangi bir dokranın gözüne gözükmeyen kapı, nedenini bilmediği bir şekilde beni seçmişti.

İçinde bu güne kadar Nerine'den gelmiş geçmiş dokralar, büyücüler ve akademisyenlerin tutulduğu kayıtlar vardı.

Önemliydi.Kötücül güçlerin eline geçmesi, tüm dokraların büyülerini kaybetmesine sebep olabilirdi.

Kapıya mührüm işlemediği için her seferinde kendime ait olan tüm kayıtları yazmam gerekiyordu.
Aklımdan geçirdikçe kapıda yazılar beliriyor, bir nehrin akışı gibi usul usul siliniyordu.

Nerine'de kullanılan alfabeden farklı olan yazı stili ,kütüphanedeki Tarih ve Nerine kitabında anlatılmaktaydı.
Kayıtlara göre, 4 kurucu zamanında nereden çıktığı belli olmayan bu harfler düzeni bozduğu söylemleriyle kullanıma yasaklanmıştı.

Ancak Nerine'nin bazı küçük köylerinde bu harfleri bilenlerin hala kullandığı söylentisi kulaklardaydı.

Kapıdan gelen gıcırtılı sesle açıldığını anladım.Hızlı bir şekilde geçmem için biraz ittirerek içeriye adım attım.

Önce burnuma keskin bir küf kokusu doldu. Nefes almakta zorlandım, ama artık alışmıştım. Kapının arkasındaki karanlık, gözlerimi birkaç saniyeliğine kör etmişti. El yordamıyla duvarı yokladım, pürüzlü taş dokusu parmaklarımı çizdi. Parmaklarımın ucunda bir anahtar kadar soğuk, metal bir mekanizma hissettim. Bastırdım, zayıf bir ışık sızdı tavandaki kırık lambadan.

Buraya ilk gelişim değildi lâkin geldiğim ilk andan beri büyü yapamıyordım. Hiçbir şekilde odaya güçlerim etki etmiyordu.

Lanet olsun ki cılız ışıkta burayı incelemek hiç kolay değildi.

Duvarlara kadar uzanan rafları göz alabildiğine eski kitaplarla doluydu. Kimi ciltler, dokunulmayı bekleyen hazineler gibi düzenli sıralanmışken, bazıları eğri büğrü yığılmış, üzerlerine tozdan bir battaniye örtülmüş gibiydi. Toza bulanmış parmak izleri görmeyi bekliyordum, ama hayır, buraya dokunan hiç kimse olmamıştı sanki.

Rafların arasında yürürken bastığım taş döşemelerden derin bir gıcırtı yükseldi; yankısı odanın derinliğinde kayboldu.

Orta yerde duran masa dikkatimi çekti, her zamanki gibi. Eski, ağır meşe ağacından yapılmış bir masaydı. Üzerinde üst üste yığılmış parşömenler ve deri ciltli defterler vardı. Elimi birinin üzerine koyduğumda, derinin soğuk ve yıpranmış dokusunu hissettim. Yazılar neredeyse silinmişti, ama bir kelime gözüme çarptı: "Gizli."

Yazı Nerine'de kullandığımız alfabeyle yazılmıştı. Ancak sayfaların ne türle yazıldığını bilmiyordum.

Çünkü...burası sadece bir ayna görüntüsünden ibaretti. Basit bir yanılsamaydı.Zihinleri bozan türden bir yapısı olduğunu söyleyebilirim.
Odayı hissedebiliyordunuz lâkin buraya girerkenki amacınızı göremiyordunuz.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 2 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ZİHNİ ZEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin