BÖLÜM 12

210 14 3
                                    

'Yalnız beden değil, ruh da değişir. Tabiat, huy, inanışlar, arzular, zevkler, dertler, kaygılar; bunları hiçbiri aynı kalmaz; biri ölürken, bir yenisi doğar...'

Platon-Şölen

İçimde artan korku ve endişeyle etrafıma bakıp duruyordum. Karanlıktı, çok karanlık. Geriye doğru birkaç adım attım. Karanlıktan korkmazdım aksine severdim ama bu kez, bu karanlık, bu siyah, kötülükleri kapatan değil iyileri kapatan bir siyahtı ve beni korkutan tam da buydu. Bu karanlık iyi değil, kötüydü.

Biraz daha geriye doğru ilerledim ve düşürdüğüm el fenerini aldım. Tekrar kapıya doğru ilerledim açmak umuduyla. Feneri kapıya doğru tutup kapının kolunu zorladım. Elimle kapıya vurdum bu kadar çabuk pes etmeyecektim. Kapının kolunu ikinci kez zorladım. Ama boşunaydı, açılmıyordu. Kilitlenmiştim buraya ve mecburen başka bir kapı bulmalıydım.

Uzun ve karanlık koridorda ilerlemeye başladım. Karşıma çıkan ilk kapıyı açmak için hamle yaptım fakat bu kapı kilitliydi. Çaprazındaki diğer kapıya gittim bu kapı da kilitli olunca korkmaya başlamıştım. Beni iki kez hapsettikleri o kanlı odaya girmek istemiyordum. Biraz daha ilerledim. Kapının önünden geçtim yüzümü dahi odaya çevirmeden. Önünden geçmek bile beni bu kadar korkutuyorken içeriye girmek, beni yürüyen ölüden başka bir şeye çevirmezdi.

Bu depoya geldiğimde Mirayı bulmayı ummuştum ama odada kanlı zemin ve kanla yazılmış bir duvar beni karşılamıştı. Korkudan yere çöküp gözlerimi kapatıp ağlamam gerekirdi belki de ama Mirayı bulmalıydım.

Bunlar benimle oyun oynuyorlardı.

Daha önce hiç bu odadan ileriye gitmemiştim. Beni ne bekliyor bilmiyordum ama bu depodan kurtulmak için başka şansım da yoktu.

Gördüğüm ilk kapıya doğru birkaç adım attım. Korku ve endişe, karışık duygular içerisindeydim. Şu an bu depoda kilitli kalmıştım ama ne düşünmem gerektiğini dahi bilmiyordum.

Miray'ı mı?

Yoksa depoda kilitli kaldığımı mı düşünmeliydim?

Gözüme kadar gelen gözyaşlarını fark ettiğimde onları geri itmek için kapıyı zorlamaya başladım. Bu kapı açılmıştı. Kilitli değildi fakat kapının arkasında açılmasını engelleyen bir şey vardı.

Daha fazla korkmaya başlıyordum. Her saniye, korku damarlarıma adım adım işlerken ölmeyi istedim. Ormanın ortasında karanlık, penceresiz bir depoda bir başıma kalmıştım. Ölmek bile burada olmaktan daha az acı verecekti bana.

Kapıyı daha güçlü bir şekilde ittirdim. Biraz daha açılınca kapının arkasında bir şey olmadığını fark ettim. Kapı çökmüştü ve yere sürtünüyordu. Sürtündüğü yer ise kumdu.

Daha fazla ittirdiğimde benim geçebileceğim kadar açılmıştı. Bir çıkış kapısı olmasını umarken arkadaki kapının sesini duydum. Ellerim tekrar titremeye başlamıştı ve bu sefer korkudan akan gözyaşlarımı tutamamıştım. Dayım olabilirdi. Kapana kısılmıştım. Kesinlikle beni öldürecekti.

Güneş ışıkları koridoru doldururken kendimi yarı açık kapıdan içeri attım. Burası tamamen kumdu. Bastığım zemin betonken artık kumla kaplı bir zemine basıyordum. Etrafıma baktığımda el fenerini sırayla odanın içinden gezdirmeye başlayacakken adım seslerini duydum.

Birileri yaklaşıyordu. Hemen kapının arkasına geçtim. Geçerken ayağımı sert bir cisme çarpmıştım. El fenerini yere doğru tuttuğumda bir oduna tekme attığımı anladım.

Siyahın DostuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin