BÖLÜM 15

173 15 13
                                    

Koskoca iki ay sonra tekrardan merhaba:). Öncelikle bu bölümü kimlere ithaf ettiğimi yazacağım. Moralim her bozulduğunda, moralimi düzeltip yazmaya devam etmemi sağlayan Aslı'ya; bölümü çok bekleyen okuyucum ve destekçim Hesna'ya; Her bir kelimesinde, harfinde yanımda olan Fatma(G)'ya; başlamamda çok yardımcı olan Bedriye'ye, Fatma'ya; her bir karesini içten beğenen Zelal'e gelsin. Umarım kimseyi atlamamışımdır. Her bir satırını okuyan okuyuclarım hepinizi ayrı ayrı çok seviyorum.

Aradan iki ay geçti ve tekrar geldim. Geçerli sebeplerim vardı ve umarım bir daha ara vermek zorunda olmam. Gerçekten üzgünüm. Emin olun bu hikayeyi silmeye kadar geldi durum. Ne kadar 'hikayeni okuduğumda bütün kitaplardan soğudum, bu benim okuduğum son hikaye, çok kötü yazıyorsun...' gibi birçok şeyi duysam da yüzüme söyleseler de silmeyerek bir buçuk haftamı alacak bir bölümle geldim. Çok uzun yazmak istemedim çünkü sıkılmanızdan korktum. Ve bu bölüm tekrar sizi merakta bırakacak bir bölüm. Umarım beğenirsiniz. Vote ve yorumlarınızı unutmayın lütfen sizleri seviyorum.

Bölüm şarkısı: Kolpa-Beni Unutma

Çok mutlu olmasamda biraz sessiz ama bir o kadar da gürültülü bir hayatım vardı. Küçük bir kafede çalışıyordum. Boş zamanlarımda ders çalışırdım. Ara sıra iş çıkışı Shapka'ya gider şarkı söylerdim. Ordan da kazandığım parayla okul ihtiyaçlarımı karşılardım. Baba parasına dokunmazdım çünkü babam Simge ablayla evlendiğinde onu bize tercih etmişti, üstelik bize yaptıklarına göz yumarak.

Geceler benimdi her zaman. Kendimi çevremden uzak tutup, -sırf peruk taktığım yalan yaşantım hayatım için- insanlarla iletişimimi dahi kesmiştim. Daha doğrusu kesmemiştim, hayatım boyunca bu böyleydi. Belki de bundan sonra da hep böyle olacaktı.

Daha ilkokul birinci sınıfta, sınıfta kalan insanım. Ve tek sebebi annem olmadığı için sınıf arkadaşlarım tarafından dışlanmamdı. Bu her zaman böyle olmuştu. Beni bu hale getiren dışlanma korkusuydu. Hazal diye biriyle kavga etmem bardağı taşıran son damla olmuştu sanırım. Üvey annemden yediğim acınası dayak benim insanlarla olan bağımı sonsuza dek koparmıştı.

İstanbul'a taşınmamız... Peruk takıp sarışın olduğumu gizlemiştim herkesten. Sırf anneme benzer yönlerim olmasın diye. En yakın arkadaşlarım Cem ve Miray. Konuştuğum tek insanlar onlardı. Sanırım onlar benim arkadaşımdı. Tabi arkadaş kelimesinin anlamı buysa eğer.

Annemden nefret ederdim hep. Şu an değişen bir şey olmadı hala da ediyorum. Doğukan ve beni bıraktığı için. Bütün bu yaşadıklarımızın tüm sorumlusu oydu. 18 yıllık hayatımı bana zehir etmiş hatta bu yetmemiş 18 yıl sona tekrar ortaya çıkmıştı.

Biz eskiden 4 kişilik bir gruptuk. Yani öyle takılırdık genelde. Doğukan hem mankendi hem de şarkı söylerdi. Tanındık biri değildi sadece kendi çapında o da benim gibi okul ihtiyaçlarını kendi karşılardı. Biz kendi ayaklarımızın üzerinde annemize ve babamıza muhtaç kalmadan büyümeye çalıştık hep. Ama her zaman yenik düşmüştük. Onların sevgisine muhtaç kalmıştık.

Cem ve Miray. Onların bize kıyasiysen, onları seven aileleri vardı ve bize oranla çok fazla zenginlerdi. İkisini de seviyordum. Benim gerçek dostlarımdı sanırım.

Peki ya şimdi? Hangi biri yanımdaydı?

Annem 18 yıl sonra ortaya çıkmıştı. Ne yapmaya çalıştığını ben dahi çözememiştim. Dayımla beraber beni kaçırmış ve Doğukan'ı gözlerimin önünde öldürmüştü. Görmemiştim belki ama silah sesini duymuştum. Ne kadar gözlerimi açmaya çalışsam da yapamamıştım. Kulağıma gelen silah sesinden sonra siren sesleri eşlik etmişti ve uyandığımda kendimi hastanede bulmuştum.

Siyahın DostuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin