BÖLÜM-12: Takım

402 110 6
                                    

Asansör giriş katta durdu ve kapıları iki yana açıldı. Herkes dışarı çıkıp en öndeki çifti takip etmeye başladı. Aaron, önceki sefer bu binaların girişlerini bulamadığı için nereden çıkacaklarını merak ediyordu. Dışarı çıkmayabilirlerdi ancak o zaman doğrudan giriş kata gelmezlerdi herhalde. Birkaç koridoru geçtikten sonra lobi gibi bir yere geldiler. Dışarıya açılan, sensörlü, büyük bir kapısı vardı. Aaron dışarıya bakınca, buranın muhafızlara yakalanmadan önce bulunduğu yerden farklı bir yer olduğunu anladı. Bayıldıktan sonra onu oradan çıkarmış, başka bir yere götürmüşlerdi anlaşılan.

Dışarıdaki yoldan yere değmeyen garip araçlar geçiyordu. Yerden yaklaşık yarım metre-bir metre kadar yüksekteydiler. Gökyüzünde helikopter-uçak karışımı birkaç araç göze çarpıyordu. Binaların arasından, havada asılı, kıvrımlı ve şeffaf yollar geçiyordu. Yolların bazı kısımları binalara sabitlenmişti. Araçlar çok hızlı hareket ediyordu. Birisi karşıdan karşıya geçmeye çalışsa anında paramparça olurdu.

Etraftaki binalar ilk gördüklerine çok benzese de bazı farklılıklar vardı. Hepsi aynı boyda değildi ve bazıları şekilliydi. Bazı binaların içeri ve dışarı doğru, deniz dalgalarını andıran kıvrımları vardı. Tamamen camdan oluşmaları onlara çok hoş bir görünüm veriyordu. En azından geldiği yerdeki gibi monoton değildi yapıların görünüşü.

Aaron arkasını dönüp içeri baktığında gruptaki bir erkeğin lobideki sekreterle bir şeyler konuştuğunu fark etti. Grubun geri kalanı kafasına göre takılıyordu. Bazıları camdan bakıyor, bazıları lobinin karşısındaki koltuklara oturmuş, sekreterin söylediklerini dinliyordu. Aaron başta ne konuştuklarına pek önem vermese de sonunda merakına yenik düşüp arkasını dönmeden dinlemeye başladı. Kadın, Aaron'ın bilmediği birkaç yer ismi söyledi ve güvenlik sebebiyle yolda araç değiştireceklerinden bahsetti.

Sekreter, eğitim yerine gidecekleri araçlardan, ne zaman geleceklerinden falan bahsetmeye devam edince Aaron sıkıldı ve konuşacak birilerini bulmak için etrafına bakındı. Ancak Elena ve bir arkadaşı dışında kimse konuşmuyordu. Zaten onlar da kimsenin konuşulanları anlamaması için uzak bir köşeye geçmiş sessizce konuşuyorlardı. Birileriyle konuşmaya çalışsa kesinlikle dikkat çekerdi. Fısıldayarak bile olsa... Bu durum canını sıkmıştı.

Eğer buradaki insanlar da kendisi gibi nereden geldiklerini bilmiyorlarsa onlara güvenebilirdi. Ancak bu ihtimale pek tutunmamaya karar verdi. Aralarından bir kişi bile onlardan değilse, diğerlerinin kaçmaya çalışıp çalışmayacağını, kendilerine söylenenlere inanıp inanmadıklarını rahatlıkla öğrenirlerdi. Bu da Aaron'ın sonu olurdu.

En iyisi beklemekti. Eğitimi almak ve olacakları beklemek... Hem, kaçmak için fırsat bulduğunda bunu değerlendirebilmesi için o eğitime ihtiyacı vardı. Derin bir nefes alıp arkasına döndü. Yolun sol tarafında bekleyen beyaz bir araba vardı. Camları siyah filmle kaplanmıştı. Oldukça gösterişli bir arabaydı.

Her zamanki gibi diye düşündü. Burada arkası görünmeyen camlar moda anlaşılan.

Araç, Aaron ona baktıktan birkaç saniye sonra uzaklaştı. Aaron, aracın içindekinin onu izlemek için orada durduğuna yemin edebilirdi. Ancak bu pek ilgisini çekmedi. Burada yaşadığı onca şeyden sonra bu çok, çok basit bir şeydi onun için.

İçi görünmeyen, beni takip eden ve uçan bir araba... Bundan normal ne olabilir ki? Kesinlikle hiç dikkat çekmiyor...

Gülümsedi. Takip edilmek hoşuna gitmişti. Önemli biri olmalıydı. Geçmişini hatırlamak için can atıyordu.

Yaklaşan ayak sesleri duyunca arkasına döndü. Elena kendisine doğru geliyordu. Dudaklarına yine alaycı bir gülümseme kondurmuştu. Muhtemelen Aaron'la dalga geçip onun sinirlerini bozmak için geliyordu. Bu düşünce aklından geçer geçmez gözlerini devirip tekrar cama döndü.

"Ne o, yoksa küs müyüz?" dedi kız Aaron'ın yanında durup dışarıya bakarak. Bunu küçük bir çocuğa söylermiş gibi söylemişti. Kısa bir sessizlikten sonra konuşmaya başladı:

"Bak, benden hoşlanmadığını biliyorum. Zaten böyle olması gerekiyordu. Çiftler seçilirken birbirine zıt karakterler olmasına dikkat ediliyor." Söylediklerini Aaron'ın ciddiye alıp almadığını anlayabilmek için biraz bekledi. Aaron'dan bir yanıt alamayınca konuşmaya devam etti:

"Eğitimde ilk olarak size kuralları açıklayacaklar. Kalacağınız yerler falan ayarlandıktan sonra da bir günlüğüne serbest bırakılacaksınız. O arada etrafındakilerle kaynaşmaya çalış. En azından kendine yakın hissettiklerinle... İnan bana, güvenebileceğin birilerine ihtiyacın olacak."

Elena'nın son sözleri Aaron'ın ilgisini çekmişti. Dönüp kıza baktı ancak Elena hâlâ dışarıya bakıyordu. Yüz ifadesinden kızın ciddi olup olmadığını anlamaya çalıştı. Gayet ciddi görünüyordu.

"Eğitim ikinci gün başlıyor. Önce yakın dövüş eğitimi göreceksiniz. İkinci günün başında size birkaç yakın dövüş silahı sunulacak. Farklı uzunluk ve şekillerde hançerler, fırlatma bıçakları, uçları değişik biçimlerde olan birkaç mızrak falan. Bunların arasından bir tanesini seçmeniz istenecek. Mızraklar tek parça olarak veriliyor. Yani yanında başka bir şey yok. Fırlatma bıçaklarını seçersen sekiz tane verilecek. Hançerlerin çoğu çift halinde veriliyor."

"Senden, yaklaşık yirmi santim uzunluğundaki hançer çiftini seçmeni istiyorum. Şekilli değiller. Klasik gümüşi hançerler işte. Orada seçim yapan çoğu kişi görüntüye aldanarak yanlış seçimi yapacak. Senin bu hataya düşmeni istemiyorum. Seçimini yaptıktan sonra asla değiştiremezsin. Onlar senin ana silahın olacak. O hançerler vücudunun bir parçası haline gelene kadar alıştırma yapacaksın. Senin için doğru seçim bu, inan bana."

"Peki, senin silahların neler?" diye sordu Aaron merakla. "Yani, takım olacaksak birbirimize uyum sağlamamız gerekiyor. Belki de başka bir silah seçmeliyim, nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

"Benim silahım bir mızrak" dedi kız yavaşça. "Bir takımda iki uzun menzilli silaha gerek yok. Ayrıca ikimizin de boyu yeterince uzun, bu çok büyük bir avantaj."

Yavaşça Aaron'a dönüp omzuna arkadaşça bir yumruk attı. "Merak etme, ben takım arkadaşlarımı yarı yolda bırakmam. Senin için en iyisi o hançerleri seçmek."

Kız yanından ayrıldıktan sonra Aaron derin bir iç çekti. Eğitime menzilli silahlarla başlayacaklarını düşündüğü için eğitimin yakın dövüşten başlayacağını öğrenmesi onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Yakın dövüşte pek iyi sayılmazdı.

Umarım şu hançerlerle iyi anlaşırız diye düşündü. Ardından beklemekten sıkıldığını fark etti. Dışarı çıkmak istiyordu. Dönüp doğrudan sekreterin olduğu yere doğru kararlı adımlarla yürümeye başladı. Az önce sekreterle konuşan çocuk, sekreterin olduğu masaya yaslanmış dışarıyı seyrediyordu. 18-19 yaşlarında görünüyordu.

"Ne zaman çıkıyoruz?" diye sordu çocuğa. Çocuk Aaron'a bakmadan "Aracı bekliyoruz işte. İki dakikaya burada olur herhalde" dedi.

Aaron boş koltuklardan birine oturup kafasını arkaya doğru yasladı ve tavana baktı. Bir an başı döner gibi oldu. Tavan en az 5 metre yüksekliğindeydi. Muhtemelen giriş kat olduğu için buranın tavanını bu kadar yüksek yapmışlardı.

Bakışlarını tavandan yere indirdi ve gözlerini kapattı. Kısa bir sessizlikten sonra beklediği an gelmişti.

Siesta TeorisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin